Hicrettenönce nazil olmuştur. 7 ayettir. Rahman ve Rahim olan Allah'ın adıyla. 1. Bismillâhirrahmânirrahîm. (1) (1) Besmele, Neml sûresinde müstakil bir âyet olarak yer alırken (27/30), Tevbe sûresi hariç Kur'an'ın her sûresinin başında da bulunmaktadır. Fâtiha sûresinin başındaki besmele, bir görüşe göre, sûrenin
Perşembe, Haziran 30, 2022 Kayıt Ol / Katıl; Ana Sayfa; Namaz Çizelgesi; Namaz Hocası; Hakkımızda
FatihaSuresi. Fatiha suresinin Arapça, Türkçe okunuşu, anlamı, fazileti ve tefsiri. Fatiha suresi nerede inmiştir? Fatiha süresi kaç ayettir?
Z94u. Fatiha suresi Allah'a hamd ederek başlar ve devamında Allah'-u Teala'yı övmekle birlikte, doğru yola iletilmek için dua ile tamamlanır. Mekke döneminde nazil olan Fatiha suresi kısa olması ile tek seferde inen surelerden biridir. Anlamı ve fazileti açısından oldukça zengin olan sure hem sünnet hem de farz namazlarda okunur. Ayrıca cenaze ve bayram namazlarında da okunan bu sure Türkçe ve Arapça okunarak kolaylıkla ezberlenebilmektedir. İşte, Kuran-ı Kerim'in özeti sayılan Fatiha suresinin Türkçe ve Arapça okunuşu ile anlamı ve fazileti... FATİHA SURESİ TÜRKÇE OKUNUŞU rabbil'alemin yevmiddin na'budu Ve iyyâke neste'în mustakîm en'amte aleyhim aleyhim ve leddâllîn FATİHA SURESİ ARAPÇA OKUNUŞU FATİHA SURESİNİN ANLAMI MEALİ Rahmân ve rahîm olan Allah’ın adıyla Hamd övme ve övülme, âlemlerin Rabbi Allah’a mahsustur. O, rahmândır ve rahîmdir. Ceza gününün mâlikidir. Rabbimiz! Ancak sana kulluk ederiz ve yalnız senden medet umarız. Bize doğru yolu göster. Kendilerine lütuf ve ikramda bulunduğun kimselerin yolunu; gazaba uğramışların ve sapmışların yolunu değil! Âmin. FATİHA SURESİ TESFİRİ Suresi'nin 98. ayeti "Kur'an'ı okuduğunuzda sürgündeki şeytandan Allah'a sığının" dediği için, Kuran'ı okumaya başlayanlar bu sırayı "euzu .. . tefsir, sadece “Bismillahirrahmanirrahim” değil, aynı zamanda “Bismillahirrahmanirrahim” olarak da telaffuz edilmelidir. 2. Hamd övgü, övme iyilik ve güzellik karşısında yapılır, bu iyilik ve güzelliğin sahibi, irade ve nüfuzu olsun ya da olmasın övülebilir. Övgü dille de yapılır; “Allah’a hamd olsun, elhamdülillah…” denilir, ancak sebep sadece nimet ve ihsan değil, irade ve tercihe dayalı tüm güzellikler ve iyiliklerdir. Bu anlamda Fatiha tefsiri sadece Allah'a mahsustur. 3. Rahman ve rahim, şefkat ve merhamet demektir. Rahman, iyiye de kötüye de merhamet eder, yarattıklarının tümüne de merhametlidir. Rahim, sadece ahirete inananlara merhamet eden demektir. Allah'ın rahmeti bütün mahlûkatı kucaklar. O, lütfuyla tüm müminlere ve kafirlere bol rızık ve bereket verir. ayetler de mükâfat ve ceza gününün ahirette hesap ve hüküm günü olduğundan bahseder. Allah, zaman kavramından bağımsız olarak her zaman mutlak hakim, malik ve maliktir. Cenâb-ı Hak, kullarını imtihan etmek için bu dünya hayatında kullarına mülkiyet hakkı ve yetki vermiş; İnançlarına rağmen dikkatsiz davranan insanlar. 5. İnsanın yaratılışının amacı ibadettir; ancak bunu yapmak zorunda değiller, kendi istekleriyle yapıyorlar veya yapmıyorlar. Ama bazen insanlar kargaşa ve ıstıraplara düştüler, o kadar çok batıl dinler ve gereksiz sistemler ortaya çıktı. Bu ayet bize ibadet ettiğimizde, yardım istediğimizde ve tevhid getirdiğimizde yöneleceğimiz en doğru yeri göstermektedir. 6. İnsan bu dünyada ve ahirette hayatını düzenlediği sürece doğru yoldadır; Onlar da yanlış yola girdiler. Bunun nedeni, insanların kendilerini yeterli görmeleri ve ilim ve kuvvet kazanmak için Allah'a yönelmeyi reddetmeleridir. Yaratıcı ve yaratılmış, Allah ve kul, akıl ve vahiy, hürriyet ve zorlama, adaletsizlik ve adalet, iyi ve kötü... İslam'da doğru yol, vahiy, vicdan ve akıl ile birlikte çalışmakla bulunur. tefsirinin son ayetinde, tarih boyunca ilahi hidayeti reddedenlerin yaşadıkları, İslam'ın doğru yol olduğunu göstermektedir. Bu nedenle doğru yolu arayan ve yolunu imtihan etmek isteyenler, geriye bakmalı, gerçek saadeti bulanların, sapıkların ve Allah'ın gazabına uğrayanların yol ve yöntemlerini incelemelidirler. FATİHA SURESİNİN FAZİLETİ İster eş ister çocuk tüm ailevi ve günlük sıkıntılarınızın çözülmesini isterseniz yapmanız gereken Fatiha suresini dikkatlice ve içten okumak çok bereketlidir. Fatiha suresi, mikrop, hastalık, haset ve nefret gibi tüm manevi belaları defeder . Evlerinizi Fatiha suresi okuyarak nurlandırın. Yataklarınızda Fatiha suresi okuyun. Su içerken Fatiha suresi okuyun. Fatiha suresi fiil ve davranışlarınızı zabteder ve sözlerinizi düzene koyar. Haset, kibir, ucub ve gurur gibi hastalıklarınıza şifa olur. Sinir gibi negatif tüm davranışlarınızdan kurtulmanıza yardımcı olur. İlgili Haber İlgili Haber
Şeyh Muhyiddin Arabi hazretleri şöyle buyurmuştur Fatiha suresini tertiplendiği şekilde hergün yedi 7 defa okuyan kimse, halktan gizli ve örtülü olan ğayb alemini temaşe eder. Meleküt aleminden olan ruhanilere muttali olup, ceberüt alemiyle irtibat sağlar. Süfli alemden kopup beka alemiyle tam bir bağlantı kurar. Dünyevi ve uhrevi maksatlarınada ulaşıp, zafer yolunu elde eder. Allah ın feyiz ve lutfuyla bu esrara vakıf olur. Okumanın şekli şöyledir Kimselerin olmadığı bir yerde beden ve elbisen temiz olarak güzelce bir abdest aldıktan sonra, iki rekat hacet namazı kıl. Namazdan sonra 70 defa istiğfar, 70 defada peygamberimiz hazreti Muhammed e salavat getir. Daha sonra aşağıdaki Fatiha nın tertibini 70 defa okuyup, hacetin her ne ise Allah Teala dan iste. Şüphesizki Allah okuyanın hacetini o gün belkide o saat içerisinde yerine getirir. Okuyan kimseye birçok kalb ve esrar kapıları açılır. Allah Teala hazretleri lütfi keremiyle okuyanı zengin eder. Şerif Buhari hazretleri der ki; Fatiha suresini bu tertip üzere hergün 7 defa okuyan kimse dünya ihtiyaçlarından hiç kimseye muhtaç olmaz ve Allah Teala okuyana ğayb kapılarını açar. Fatiha suresinin her yedi Ayetinden biri haftanın bir gününe karşılık konmuştur. O günlerde tasarruf edecek ulvi ve süfli alem den olan ruhanilerle beraber, günlerin isimleri ile harfleride yerleştirilmiştir. Fatiha suresi nin tertibi budur Bismillâhirrahmânirrahîm. Elhamdülillâhi rabbil âlemîn. Yâ Hayyü Yâ Kayyûmu ecib Yâ Rûkyâîl. Semîan mutîan ente ve huddâmeke Müzhib. Bi hakki Elhamdülillâhi rabbil âlemîn. Ve bi hakkil Hayyil Kayyûmi ve bi hakki seyyidinâ Muhammedin aleyhissalâtü vesselâm ve bi hürmetil melâiketil müvekkelîne bi kavâimil arşi Ebced. Errahmânirrahîm. Yâ Raûfu Yâ Atûfu ecib Yâ Cebrâîl aleyhisselâm. Semîan mutîan ente ve huddâmeke Ebyad. Bi hakkir Rahmânirrahîmi Ve bi hakkir Raûfil Atûfi ve bi hakki seyyidinâ Muhammedin aleyhissalâtü vesselâm ve bi hürmetil melâiketil müvekkelîne bi kavâimil arşi Hevzah. Mâliki yevmiddîn. Yâ mukallibel kulûbi vel ebsâri ecib Yâ Semsemâîl semîan mutîan ente ve huddâmeke Ahmer. Bi hakki Mâliki yevmiddîn. Ve bi hakki mukallibel kulûbi vel ebsâri ve bi hakki seyyidinâ Muhammedin aleyhissalâtü vesselâm ve bi hürmetil melâiketil müvekkelîne bi kavâimil arşi Taykel. İyyâ kena'büdü ve iyyâ kenesteîn. Yâ Serîu Yâ Karîbü ecib Yâ Mîkâîl semîan mutîan ente ve huddâmeke Bürkân. Bi hakki İyyâ kena'büdü ve iyyâ kenesteîn. Ve bi hakkis Serîil Karîbi ve bi hakki seyyidinâ Muhammedin aleyhissalâtü vesselâm ve bi hürmetil melâiketil müvekkelîne bi kavâimil arşi Mensa'. İhdinas sirâtal müstakîm. Yâ Kadiru Yâ Muktediru Ecib Yâ Sarfeyâîl semîan mutîan ente ve huddâmeke Şemhûreş bi hakki İhdinas sirâtal müstakîm. Ve bi hakkil Kadiril Muktediri ve bi hakki seyyidinâ Muhammedin aleyhissalâtü vesselâm ve bi hürmetil melâiketil müvekkelîne bi kavâimil arşi Faskar. Sirâtallezîne enamte aleyhim. Yâ Alîmü Yâ Hakîmü. Ecib Yâ Anyâîl semîan mutîan ente ve huddâmeke Zevbeah. Bi hakki Sirâtallezîne enamte aleyhim. Ve bi hakki Alîmil Hakîmi ve bi hakki seyyidinâ Muhammedin aleyhissalâtü vesselâm ve bi hürmetil melâiketil müvekkelîne bi kavâimil arşi Şetsah. Ğayril mağdûbi aleyhim veladdâllîn. Yâ Kâhiru Yâ Azîzü ecib Yâ Kesfeyâîl. semîan mutîan ente ve huddâmeke Meymûn. Bi hakki Ğayril mağdûbi aleyhim veladdâllîn. Ve bi hakkil Kâhiril Azîzi ve bi hakki seyyidinâ Muhammedin aleyhissalâtü vesselâm ve bi hürmetil melâiketil müvekkelîne bi kavâimil arşi Zadzağ. Aksemtü aleyküm Yâ Melâiketir rûhâniyeti minel ulviyyâti ves süfliyyâti ve Yâ huddâme fâtihatil kitâbi ecîbûnî ve ümiddûnî ve a'yinûnî fî cemîı ümûrî elvâhan elvâhan elacele elacele essâate essâate bi hakkis sebıl mesânî vel kurânil azîm. Ve bi hakkil esrâri vel berekâti fîhâ bi hakki mâ ta'tekıdûnehü minel azameti vel bürhâni ve bi hürmeti seyyidinâ Muhammedin aleyhissalâtü vesselâm. Allâhümme sehhirlî abdikel refrefil Uhaydar inneke alâ külli şeyin kadîr. Bi rahmetike yâ erhamer râhimîn. Bismillâhirrahmânirrahîm. Elhamdülillâhi rabbil âlemîn. Yâ Hayyü Yâ Kayyûm. Ey Rûkyâîl. İşiterek ve itaat ederek cevap ver. Sen ve hizmetçin Müzhib. Elhamdülillâhi rabbil âlemîn hakkı için. Elhayyül kayyûm hakkı için cevap ver. Efendimiz hazreti Muhammed sallallâhü aleyhi ve sellem hakkı için. Arşın ayaklarına müvekkel olan Melekler hakkı için. Ebced. Errahmânirrahîm. Yâ Raûf Yâ Atûf. Ey Cebrâîl aleyhisselâm. İşiterek ve itaat ederek cevap ver. Sen ve hizmetçin Ebyad. Errahmânirrahîm hakkı için. Raûf ve Atûf hakkı için cevap ver. Efendimiz hazreti Muhammed sallallâhü aleyhi ve sellem hakkı için. Arşın ayaklarına müvekkel olan Melekler hakkı için. Hevzah. Mâliki yevmiddîn. Ey kalbleri ve gözleri çeviren Ey Semsemâîl! İşiterek ve itaat ederek cevap ver. Sen ve hizmetçin Ahmer. Mâliki yevmiddîn hakkı için. Kalpleri ve gözleri çeviren Allah hakkı için. Efendimiz hazreti Muhammed sallallâhü aleyhi ve sellem hakkı için. Arşın ayaklarına müvekkel olan Melekler hakkı için. Taykel. İyyâ kena'büdü ve iyyâ kenesteîn. Yâ Serîu Yâ Karîbü Ey süratli ve yakın olan Ey Mîkâîl. İşiterek ve itaat ederek cevap ver. Sen ve hizmetçin Bürkân. İyyâ kena'büdü ve iyyâ kenesteîn hakkı için. Serîul karîb hakkın için. Efendimiz hazreti Muhammed sallallâhü aleyhi ve sellem hakkı için. Arşın ayaklarına müvekkel olan Melekler hakkı için. Mensa'. İhdinas sirâtal müstakîm. Yâ Kadiru Yâ Muktediru. Ey Sarfeyâîl İşiterek ve itaat ederek cevap ver. Sen ve hizmetçin Şemhûreş. İhdinas sirâtal müstakîm hakkı için. Elkâdirul müktedir hakkı için. Efendimiz hazreti Muhammed sallallâhü aleyhi ve sellem hakkı için. Arşın ayaklarına müvekkel olan Melekler hakkı için. Feskar. Sirâtallezîne enamte aleyhim. Yâ Alîmü Yâ Hakîmü. Ey Anyâîl! İşiterek ve itaat ederek cevap ver. Sen ve hizmetçin Zevbea. Sirâtallezîne enamte aleyhim hakkı için. Alîmül hakîm olan Allah hakkı için. Efendimiz hazreti Muhammed sallalâhü aleyhi ve sellem hakkı için. Arşın ayaklarına müvekkel olan Melekler hakkı için. Şetsah. Ğayril mağdûbi aleyhim veladdâllîn. Yâ Kâhiru Ya Azîzü Ey Kesfeyâîl. Sen ve hizmetçin Meymûn işiterek ve itaat ederek cevap verin. Kâhirul azîz olan Allah hakkı için. Efendimiz hazreti Muhammed sallallâhü aleyhi ve sellem hakkı için. Arşın ayaklarına müvekkel olan Melekler hakkı için. Zadzağ. Ey rûhani Melekler! Ey ulvi ve süfli alemde olan Melekler. Ey Fâtiha nın hizmetçileri. Cevap verin ve bana gelin. Bana medet edin ve yardımda bulunun. Bütün işlerimde benden yana olun. Elvâhan elvâhan elacele elacele essâate essâate. Yedi Ayetli Fâtiha ve Kurâni azim hakkı için. Fâtiha ve Kurân da bulunan esrar ve bereketler hakkı için. Sizin itikat ettiğiniz azamet ve bürhan hakkı için. Efendimiz hazreti Muhammed sallallâhü aleyhi ve sellem hakkı için. Allahım kulun olan Errefrefil UHAYDAR'ı bana musahhar edip emrime ver. Çünkü sen her şeye kadirsin. Senin rahmetinle bunu istiyorum. Sen merhamet edenlerin en çok merhamet edicisi. Tweet Paylaş
Fatiha Suresi ezberle Web Taraycınız bu özelliği desteklemiyor Fatiha Suresi Arapça Okunuşu بِسْمِ اللّٰهِ الرَّحْمٰنِ الرَّح۪يمِ ١﴾ اَلْحَمْدُ لِلّٰهِ رَبِّ الْعَالَم۪ينَۙ ﴿٢﴾ اَلرَّحْمٰنِ الرَّح۪يمِۙ ﴿٣﴾ مَالِكِ يَوْمِ الدّ۪ينِۜ ﴿٤﴾ اِيَّاكَ نَعْبُدُ وَاِيَّاكَ نَسْتَع۪ينُۜ ﴿٥﴾ اِهْدِنَا الصِّرَاطَ الْمُسْتَق۪يمَۙ ﴿٦﴾ صِرَاطَ الَّذ۪ينَ اَنْعَمْتَ عَلَيْهِمْۙ غَيْرِ الْمَغْضُوبِ عَلَيْهِمْ وَلَا الضَّٓالّ۪ينَ ﴿٧ Fatiha Suresinin Türkçe Yazılışı ve Okunuşu 1- Bismillâhi’r-Rahmâni’r-Rahîm. 2- Elhamdulillâhi Rabbi’l-âlemîn. 3- Er-Rahmâni’r-Rahîm. 4- Mâliki yevmi’d-dîn. 5- İyyâke na’budu ve iyyâke neste’în. 6- İhdine’s-sırâta’l-mustakîm. 7- Sırâta’l-lezîne en’amte aleyhim. Ğayri’l-meğdûbi aleyhim ve le’d-dâllîn. Fatiha Suresinin Anlamı, Meali 1- Rahmân ve Rahîm olan Allah’ın adıyla. 2- Hamd; Âlemlerin Rabbi olan Allah’a aittir. 3- O Allah Rahmân ve Rahîm’dir. 4- Din ödül ve ceza gününün sahibidir. 5- Ey Allah’ım Biz yalnızca Sana ibadet eder ve yalnızca Sen’den yardım dileriz. 6- Bizi dosdoğru yola ilet. 7- Kendilerine nimet verdiğin kimselerin yoluna ilet, gazaba uğrayanların ve sapıkların yoluna değil. Fatiha Sûresi okunuşu ve anlamı Fatiha Suresinin Tefsiri Hakkında Mekke döneminde inmiştir. Yedi âyettir. Kur’an-ı Kerim’in ilk sûresi olduğu için “başlangıç” anlamına “Fâtiha” adını almıştır. Sûrenin ayrıca, “Ümmü’1-Kitab” Kitab’ın özü “es-Seb’ul-Mesânî” Tekrarlanan yedi âyet , “el-Esâs”,“el-Vâfiye”, “el-Kâfiye”, “el-Kenz”, “eş-Şifâ”, “eş-Şükr” ve “es-Salât” gibi başka adları da vardır. Kur’an’ın içerdiği esaslar öz olarak Fâtiha’da vardır. Zira övgü ve yüceltilmeye lâyık bir tek Allah’ın varlığı, onun hâkimiyeti, tek mabut oluşu, kulluğun ancak O’na yapılıp O’ndan yardım isteneceği, bu sûrede özlü bir şekilde ifade edilir. Fâtiha sûresi, aynı zamanda baştan başa eşsiz güzellikte bir dua, bir yakarıştır. Fatiha Suresi Arapça yazılışı ve Türkçe okunuşu Grafik Fatiha Suresinin Arapça harflerle yazılışını ve Türkçe okunuşunu gösteren grafik Nuzül Mushafta birinci, nüzûl sıralamasında 5. sûredir. Hz. Muhammed’in peygamberliğinin ilk yıllarında Mekke’de nâzil olduğu hususunda ittifak vardır. Kaynaklarda nüzûl sebebiyle ilgili özel bir olay yoktur. Kur’an’ın hem bir mukaddimesi hem de özeti gibidir. Ayrıca her müminin kıldığı namazın bütün rekatlarında rabbi ile konuşurcasına okuması ve bu sayede O’na yaklaşması murat edilmiştir. Fatiha suresi ezberle 10 tekrar, Fatiha suresi Türkçe okunuşu ok takipli öğren Konusu Bu sûre ilâhî kitabın bütün amaçlarını; getirdiği mâna, bilgi ve hükümleri özet halinde ihtiva etmektedir. Kur’ân-ı Kerîm’in gönderiliş amacı insanların dünya hayatını düzene koymak ve iyi ilâhî irade, rızâ ve düzene uygun bir dünya hayatından sonra ebedî saadeti sağlamaktır. Bu amaca ulaşabilmek için 1. Emir ve yasaklara ihtiyaç vardır. 2. Bu emir ve yasakların hayata geçmesi, bunların kaynağının “yaratıcı, varlığı zaruri, kemal sıfatlarına sahip, her çeşit eksiklik ve kusurdan uzak bulunan Allah” olduğunun bilinmesine bağlıdır. 3. Bu imanı, bu bilgi ve şuuru desteklemek üzere de mükâfat ve ceza vaadi gerekir. Sûrenin başından “yevmi’d-dîn”e kadar birincisi, “müstakîm”e kadar ikincisi ve buradan sonuna kadar da mükâfat ve ceza vaadi ile –konuları desteklemek, canlı bir şekilde tasvir etmek ve geçmişten ibret alınmasını sağlamak üzere verilen– Kur’an kıssalarının özü veciz bir şekilde ifade edilmiştir. Kur’ân-ı Kerîm’in bilgi, irşad ve tâlimatla ilgili bütün muhtevası “bilinmesi ve inanılması gerekenler” ve “yapılması gerekenler” diye ikiye ayrılabilir. Birincisinde Allah, peygamberlik, gayb âlemi hakkında bilgiler, öğütler, misaller, hikmetler ve kıssalar vardır. İkincisinde ise ibadetler, hayat düzeni gibi amelî, ahlâkî hükümler ve öğretiler vardır. Fâtiha sûresi bütün bunları ya sözü veya özüyle ihtiva etmektedir ya da bu konularda aklın önünü açarak ona ışık tutmaktadır.“Hamd Allah’a mahsustur” cümlesi Allah Teâlâ’nın kendisini hamdeövgü, yüceltme lâyık kılan bütün yetkinlik sıfatlarını; “âlemlerin rabbi” ifadesi diğer yaratma ve fiil sıfatlarını; “rahmân ve rahîm” isimleri Allah’ın insanlara rahmet ve merhametinden kaynaklanan din kurallarını; “ceza ve hesap gününün sahibi” nitelemesi kıyamet hallerini ve âhiret âlemini; “Yalnız sana kulluk ederiz” kısmı iman, ibadet ve sosyal düzeni; “Yalnız senden yardım dileriz” cümlesi amellerde ihlâsı ibadetlerin yalnızca Allah rızâsı için yapılmasını ve tevhidi O’ndan başkasına kul olarak boyun eğilmemesini, Tanrı’ya mahsus sıfat ve etkilerin O’ndan başkasına tanınmamasını ifade etmektedir. “Bizi doğru yola ilet” cümlesi ibadet, nizam, düşünce ve ahlâk çerçevesini, “nimete erdirdiklerinin yoluna...” kısmı gelip geçmiş örnek nesilleri, millet ve toplulukları; “gazaba uğramışların ve sapmışların yoluna değil” bölümü ise kötü örnek teşkil eden ve hallerinden ibret alınması gereken geçmiş toplulukları içine ki besmelenin başındaki “bi” edatından başlayarak besmeleye, sonra Fâtiha’ya ve devamında bütün Kur’an’a doğru ilâhî sırlar perde perde açılmakta; yoğunlaştırılmış dar hacimden, yoğunluğu gittikçe hafifleyen geniş hacimlere doğru yansıyan ilâhî irşadın ışığı âlemlere yayılmaktadır. “Bi” edatındaki “musâhabe” beraberlik ve “ istiâne” yardım dileme mânaları, kul ile Allah ilişkisinin ve dolayısıyla dinin amacının bütününü ihtiva etmektedir. Besmelenin geri kalan kısmı ile Fâtiha, bu ilişkiyi daha da açarak devam etmekte, diğer sûre ve âyetler de bunları, aralarında bir bütünlük oluşturarak her kabiliyet ve zihin seviyesine uygun üslûplar içinde açıklığa kavuşturmaktadır. Fatiha Suresi Arapça Okunuşu ve Türkçe Anlamı Grafik Fatiha Suresinin Arapça harflerle yazılışını ve Türkçe Anlamını gösteren grafik Fazileti Gerek yalnızca “elhamdülillâh” vb. şeklinde ifade edilen hamdin ve gerekse bütünüyle Fâtiha sûresinin değeri ve müminin dinî hayatındaki yeri hakkında birçok sahih hadis bulunmaktadır “Zikrin en üstünü lâ ilâhe illallah’, duanın en yücesi elhamdülillâh’tır” Tirmîzî, “Duâ”, 9.“Allah’a hamd ile başlamayan her önemli işin sonu güdüktür” İbn Mâce, “Nikâh”, 19.Allah’ın resulü, Ebû Saîd b. Muallâ isimli sahâbîye, Kur’ân-ı Kerîm’deki en büyük sûreyi mescidden çıkmadan bildireceğini ifade buyurmuş, sonra da bunun Fâtiha olduğunu açıklamıştır Buhârî, “Fezâ’ilü’l-Kur’ân”, 9.Yine birçok sahih hadiste Fâtiha sûresinin şifa özelliği ile ilgili açıklamalar yapılmıştır meselâ bk. Buhârî, “Fezâ’ilü’l-Kur’ân”, 9. Fatiha Suresi Tefsiri “Eûzü” veya “istiâze” diye bilinen bu cümle, bu şekliyle bir âyet olmadığı için mushafa yazılmamıştır. “Kur’an okuyacağın vakit o kovulmuş şeytandan Allah’a sığın” Nahl 16/98 şeklinde buyurulduğu için Kur’an okumaya başlayanlar, besmeleden önce “eûzü...” ifadesini okumak suretiyle bu emri yerine getirmektedirler. Asıl adı İblîs olan şeytan, Allah’ın “Âdem’e secde et!” emrine uymadığı, kendisinin daha üstün olduğunu ileri sürerek emre karşı geldiği için meleklerin vatanından melekût âlemi kovulup sürgün edilmiş; o da imtihan dünyasında Allah’ın kullarını, O’nun yolundan ve rızâsından ayırmak için uğraşmayı kendine vazife edinmiştir Arâf 7/11-17.Şeytan, kendine uyan diğer cinleri ve insanları da kullanarak vazifesini yapmaya çalışmaktadır Enâm 6/112. Ancak Allah’a iman eden, O’na dayanan ve güvenen müminlere şeytanın zarar veremeyeceği ve onlara hükmünün geçmeyeceği ilgili âyetlerde açıklanmıştır Nahl 16/98-100.Yukarıda meâli zikredilen âyet 16/98 sebebiyle Kur’an okumaya başlayanlar “eûzü” çekerler. Ancak bunun hükmü konusunda farklı görüş ve yorumlar vardır. Bazı müctehidlere göre emir kipi kullanıldığı için eûzü çekmek farzdır. Müctehidlerin çoğunluğuna göre ise bu bir tavsiye emridir, eûzü çekmek farz değil menduptur, teşvik edilmiştir ve güzel bulunmuş bir insandan en uzakta olması gereken zaman olan Kur’an okuma halinde bile –okumaya başlarken– eûzü çekmek tavsiye edildiğine göre diğer işlere başlarken bunu yapmanın daha da gerekli olacağı anlaşılmaktadır. Kötülüğe karşı bile iyilik yaparak insanlardan gelecek belâyı defetmek, eûzü çekerek de şeytandan gelecek olan vesvese ve kışkırtmayı kendilerinden uzaklaştırmak Kur’an’ın, müminlere tavsiyeleri arasında yer almıştır bk. Mü’minûn 23/96-98.Eûzü, bir yandan böyle maddî ve mânevî şerleri, kötülükleri defetmeye ilâç olurken diğer yandan kulun imtihan şuurunu tazelemekte, insanın ulvî yönü ile süflî yönü arasında ömür boyu sürüp giden ve onu geliştirmeyi, olgunlaştırmayı sağlayan mücadelede uyanık ve tedbirli olmayı telkin etmektedir. 1. Sûrelerin başında bulunan besmele cümlelerinin, Kur’ân-ı Kerîm’in mushaflarda ilk defa toplanmasından itibaren yazılageldiği, aynı dönemde Kur’an’a dahil olmayan hiçbir şeyin mushafa yazılmadığı dikkate alınırsa –aksine görüşler bulunmasına rağmen– her sûrenin başındaki besmeleyi, sûrenin âyet sayılarına dahil olmayan ayrı bir âyet olarak kabul etmek gerekmektedir. Hanefî fıkıhçılarının görüşleri de böyledir Cessâs, Ahkâmü’l-Kur’ân, I, 12.İmam Şâfiî Fâtiha sûresinin başındaki besmeleyi bu sûreden bir âyet olarak kabul etmiştir. Diğer sûrelerin başlarındaki besmeleler konusunda kendisinden iki farklı görüş nakledilmiş, her sûreye dahil bir âyet sayılması görüşü –ona ait olması yönünden– daha sahih bir rivayet olarak kaydedilmiştir. Ebû Hanîfe’ye göre besmeleler sûrelerin başında ayrı âyetler olduğu için namazda yalnızca Fâtiha’dan önce sessiz olarak okunur, Fâtiha’yı takip eden ve zamm-ı sûre denilen sûre ve âyetlerden önce ise besmele dilimize genellikle “Rahmân ve rahîm olan Allah’ın adıyla” şeklinde çevrilmektedir. Bu cümlede zikredilmeyen fakat her besmele okuyanın başlayacağı işe göre niyetinde bulunan “... okuyorum, başlıyorum, yapıyorum, yiyorum” gibi bir yüklem vardır. “Allah’ın adıyla yemek, okumak” ifadesinden Türkçe’de “yenen ve okunanın Allah’ın adıyla birlikte yenildiği veya okunduğu” anlaşılır. Bu mâna kastedilmediğine göre maksadı doğru anlatabilmek için besmeleyi “Rahmân ve rahîm olan Allah adına, ... adını anarak, ... Allah’tan yardım dileyerek ...” şekillerinde çevirmek de uygun herhangi bir davranışta bulunurken, önemli bir işe teşebbüs ederken önce eûzü çekerek muhtemel olumsuz etkileri defetmekte sonra da besmeleyi okuyarak “kendinin tek başına yeterli olmadığını, başarı ve gücün ancak Allah’tan gelebileceğini, Allah’ın yeryüzünde halife kıldığı bir varlık olarak O’nun mülkünde, O’nun adına tasarrufta bulunduğunu, asıl mâlik ve hâkim olan Allah’ın koyduğu sınırları aşarsa emanete hıyanet etmiş olacağını...” peşinen kabul etmekte ve bundan güç almaktadır. Burada tevhid cümlesinin mânası da üstü kapalı olarak mevcuttur. Zira nasıl ki tevhid cümlesinde “lâ ilâhe” denilerek önce bütün sahte tanrılar zihinlerden siliniyor, sonra da “illallah” ifadesiyle hakiki, tek, eşi ve benzeri bulunmayan Tanrı Allah kalbe ve zihne yerleştiriliyorsa, eûzü besmele çekildiğinde de önce kulluk ilişkisine engel olan kirli çevre temizleniyor, sonra da bu ilişkinin en uygun anahtarı kullanılmış, doğru kapılar açılmış, sağlıklı bağ kurulmuş yerine “tanrı”, rahmân yerine “esirgeyen”, rahîm yerine de “bağışlayan” kelimelerinin kullanılması bu isimlerin anlamlarını tam olarak karşılamaz. Çünkü Allah ismi, bu isme hakkıyla lâyık olan “tek, eşsiz, benzersiz, bütün kemal sıfatlarına sahip ve eksikliklerden uzak, varlığı zaruri olmazsa olmaz, yokluğu düşünülemez” olan yüce zâta mahsustur, bu sıfatları taşımayan hiçbir varlığa Allah denemez. Halbuki insanların uydurdukları, kendilerine göre bazı nitelikler yükledikleri mâbudlara tanrı denebilir. Başka bir deyişle tanrı kelimesi Allah için de kullanılabilir, halbuki Allah ismi O’ndan başka hiçbir varlık için kullanılamaz ve Arap dilinde de dilinde rahmân sıfat-ismi de Allah’a mahsustur, başka hiçbir varlık için kullanılmamıştır. Rahmân “en uzak geçmişe doğru bütün yaratılmışlara sonsuz ve sınırsız lutuf, ihsan, rahmet bahşeden” demektir. Rahmân, rahmetiyle muamele ederken buna mazhar olan varlığın hak etmesine, lâyık olmasına bakmaz, bu sıfatın tecellisi yağmur gibi her şeyin üzerine yağar, güneş gibi her şeyi ısıtır ve aydınlatır. Rahîm “çok merhametli, rahmeti bol” demek olup bu sıfatla kullar da nitelenebilir. Allah’ın rahîm sıfat-ismi O’nun, daha ziyade kullarının gelecekte elde etmek üzere hak ettikleri, lâyık oldukları sınırsız rahmetini, lutuf ve merhametini ifade etmektedir. “Esirgemek” ve “bağışlamak” bu sonsuz, engin ve etkisi çeşitli rahmetin ancak bir parçası, etkilerinin yalnızca bir çeşididir. Kaynak Diyanet İşleri Başkanlığı, Kur'an Yolu Tefsiri
Kur'an-ı Kerim'in ilk suresi olan Fatiha Suresi halk tarafından Elham Duası olarak bilinir. Fatiha suresi anlamı, tefsiri, fazileti, Fatiha Suresi Türkçe ve Arapça Okunuşu ile birlikte Fatiha Suresi Diyanet meali yer almaktadır. Aşağıdan Fatiha Suresi ezberlemek isteyenler tüm bilgilere Suresi Türkçe OkunuşuElhamdulillâhi rabbil'alemin, Errahmânir'rahim, Mâliki yevmiddin, İyyâke na'budu Ve iyyâke neste'în, İhdinessirâtal mustakîm, Sirâtallezine en'amte aleyhim Ğayrilmağdûbi aleyhim ve Suresi Anlamı Diyanet MealiBismillahirrahmânirrahîm. Hamd, Âlemlerin Rabbi, Rahmân, Rahîm, hesap ve ceza gününün ahiret gününün maliki Allah'a mahsustur. Allahım! Yalnız sana ibadet ederiz ve yalnız senden yardım dileriz. Bizi doğru yola, kendilerine nimet verdiklerinin yoluna ilet; gazaba uğrayanlarınkine ve sapıklarınkine Suresi Arapça YazılışıFatiha Suresi KonusuFatiha Suresi, Kur'an’ın iniş nedenini, içerisindeki bilgilerin ve hükümleri özet biçiminde ihtiva ediyor. Fatiha Suresinin konusu, Kur'an’ın ne için gönderildiğinde dair bilgiler vermenin yanı sıra, insanların yapıp yapmamaları gereken hususlar üzerinde Suresi Anlamı ve ÖnemiFatiha Kur'an açıldığında ilk çıkan suredir. Açılış suresi olarak bilinen Fatiha Suresi, Kur'an-ı Kerim'in özeti niteliğini taşıdığından çok önemlidir. Fatiha 'Başlamak ve Açmak' manalarında kullanılır. Allah'a en edilecek en güzel dua manalarına gelir. Dua özelliğini ise en son kısımda amin denmesiyle belli Suresi Kaç Ayet ve Sayfa Ne Zaman İndirilmiştir?Kur'an’ın giriş suresi olan Fatiha, toplamda 7 ayetten oluşuyor. 1. sayfa içerisinde yer alır ve bu sayfada yine son bulur. Müdessir Suresi indikten sonra Mekke'de Suresi Kaçıncı Sayfa ve Cüz İçerisinde Yer Alıyor?Fatiha Suresi, Kur'an’da 1. sayfa içerisinde bulunuyor. İlk sayfa içerisinde yer aldığından 1. cüz içerisinde yer Suresi Okumanın Fazileti ve FaydalarıFatiha Suresi, İslam dininde en faziletli sureler içerisinde yer alır. Faziletleri arasında; başarılı olmak, yardım görmek, şefkat sahibi olmaya yöneltme gibi durumlar bulunur. Fatiha Suresi, kişinin düşmana üstün gelmesi, kötülüklerden korunması, mevki sahibi olması ve mülk edinmesi için okunabilen sureler arasında Suresi Abdestsiz Okunur mu?Fatiha Suresi, ister ev içerisinde ister ev dışında ezbere abdestsiz okunabilir. Belli haram bölgeler dışında, istenilen yerde okunabilir. Ancak faziletinin fazla olması ve daha hayırlı olması nedeniyle, ilim sahibi kimseler tarafından abdest alındıktan sonra okunması daha uygun görülmüştür. Ayrıca Kur'an-ı Kerim üzerinden okunacaksa abdest alınması Suresi Hikmeti ve SırlarıFatiha Suresinin sırrının çok büyük olduğu alimler tarafından belirtilir. Alimler 7 gün üst üste okunması durumunda, kişinin dileklerini gerçekleştirebileceğini belirtirler. Hikmetleri arasında murada erme, doğruyu bulma, Allah'a yakın olma gibi durumlar Suresi Ne İçin Ne Zaman Neden ve Nasıl Okunur?Fatiha suresi namazda okunur. Vefat eden birinin arkasından, birinin şifa bulması amacıyla okunabilir. Namaz kılarken ve istenilen her zaman diliminde okunabilir. Okuyan kişi bunu içinden okuyabileceği gibi ortam müsait olursa sesli Suresi Nasıl Ezberlenir?Fatiha Suresi 7 ayetten oluşur. Kur'an’da ezberlemesi en kolay sure olarak belirtilir. Ezberlemek için her bir ayet, 11 defa okunabilir, Ardından tümü birlikte 3 sefer okunursa, ezberleme Suresi Ne Anlatıyor?Fatiha Suresi Kur'an’ın özeti niteliğini taşır. Kur'an’ın ne için indirildiğini, insanların hayatlarını düzene sokmak gerektiğini, ebedi saadet sağlamanın mümkün olduğunu anlatıyor. İnsanların her işlerinde ilahi iradeye ve adalete uymaları gerektiğini ihsan Suresi Ölülere Okunur mu?Fatiha Suresi insanlar vefat ettikten sonra okunan bir duadır. Dolayısıyla diğer surelere göre daha farklı olarak, Fatiha Suresi Allah'ın rahmetinin ölü üzerinde olmasını istemek maksadıyla, ölünün arkasından Suresi ÖzellikleriFatiha Suresi Kur'an’ın ilk sayfasında yer alır ve toplamda 7 ayetten oluşur. Sure, Kur'anın özeti olarak görülür. Mekki sınıfında yer alır. Kelime sayısı toplam 29, harf sayısı ise 139'dur. Es Salat ismiyle de Suresi Şifa İçin Okunur mu?Alimlerin aktardıklarına göre Kur'an’da şifa için sürekli okunması gereken sureler Fatiha ve Ayetel Kürsi'dir. Fatiha, hastaların şifa bulmasına hikmet olur. Kişinin daha kolay iyileşmesine sebep olur. Şifa için okunması Suresi Uzun Bağışlama DuasıFatiha Suresi okunduktan sonra bazı bağışlanma duaları okunabilir. Ancak Fatiha Suresinin başlı başına bir dua olduğu unutulmamalıdır.'Ey yerleri ve gökleri yaratan Allah'ım. Sen ki tüm kainatın yaratıcısısın. Allah'ım, bize verdiğin her nimet için sana şükürler olsun. Verdiğin dertler için sana çok şükür ey Allah'ım. Senden geldik sana döneceğiz. Bizi affet, bizi bağışla ey Allah'ım. Sen isminle, gücünle, her şeyi bilen ve işitensin. Kimsenin gücünün yetmediği şeylere gücü yetersin. Ol dersin olur. Bizi günahkarlardan eyleme Allah'ım. Bizi Hazreti Peygamberin ümmeti olmaya layık imkan eyle ey Allah'ım. Amin.'Fatiha Suresi Üzerinde TaşımakFatiha Suresi üzerinde taşımak isteyen kişiler, bunun durumu hakkında bilgi almak isteyebilirler. Alimler, Fatihayı taşımanın faziletinin büyük olduğunu hikmet ederler. Kişinin bu ağırlığı taşıması halinde, taşıdığı Fatiha Suresi kendisine kalkan olur. Hastalıklardan uzak kalmasına imkan tanır. Onun zor durumlardan kurtulmasına imkan verir. Allah'ın sözü olduğu unutulmamalı, buna göre Suresi Ne Zaman Okunmalı?Fatiha Suresi sabah kalkarken, gece uyurken her vakit okunabilir. Mezarların önünden geçildiğinde rahmet amacı niyetiyle okunabilir. Ayrıca namaz içerisinde Fatiha okunur. Bunun dışında Fatiha Suresi şu vakit okunmalı, hayrı daha fazla demek mümkün harici okunduğunda en az 11 kez okunmasının daha hayırlı olacağı ifade edilir. Fatiha Suresi her dakika, saat ve zaman diliminde mümkün olduğunca okunmalı ve okunması tavsiye Suresi Tefsiri Diyanet“Eûzü” veya “istiâze” diye bilinen bu cümle, bu şekliyle bir âyet olmadığı için mushafa yazılmamıştır. “Kur’an okuyacağın vakit o kovulmuş şeytandan Allah’a sığın” Nahl 16/98 şeklinde buyurulduğu için Kur’an okumaya başlayanlar, besmeleden önce “eûzü...” ifadesini okumak suretiyle bu emri yerine getirmektedirler. Asıl adı İblîs olan şeytan, Allah’ın “Âdem’e secde et!” emrine uymadığı, kendisinin daha üstün olduğunu ileri sürerek emre karşı geldiği için meleklerin vatanından melekût âlemi kovulup sürgün edilmiş; o da imtihan dünyasında Allah’ın kullarını, O’nun yolundan ve rızâsından ayırmak için uğraşmayı kendine vazife edinmiştir Arâf 7/11-17.Şeytan, kendine uyan diğer cinleri ve insanları da kullanarak vazifesini yapmaya çalışmaktadır Enâm 6/112. Ancak Allah’a iman eden, O’na dayanan ve güvenen müminlere şeytanın zarar veremeyeceği ve onlara hükmünün geçmeyeceği ilgili âyetlerde açıklanmıştır Nahl 16/98-100. Yukarıda meâli zikredilen âyet 16/98 sebebiyle Kur’an okumaya başlayanlar “eûzü” çekerler. Ancak bunun hükmü konusunda farklı görüş ve yorumlar vardır. Bazı müctehidlere göre emir kipi kullanıldığı için eûzü çekmek farzdır. Müctehidlerin çoğunluğuna göre ise bu bir tavsiye emridir, eûzü çekmek farz değil menduptur, teşvik edilmiştir ve güzel bulunmuş bir insandan en uzakta olması gereken zaman olan Kur’an okuma halinde bile –okumaya başlarken– eûzü çekmek tavsiye edildiğine göre diğer işlere başlarken bunu yapmanın daha da gerekli olacağı anlaşılmaktadır. Kötülüğe karşı bile iyilik yaparak insanlardan gelecek belâyı defetmek, eûzü çekerek de şeytandan gelecek olan vesvese ve kışkırtmayı kendilerinden uzaklaştırmak Kur’an’ın, müminlere tavsiyeleri arasında yer almıştır bk. Mü’minûn 23/96-98.Eûzü, bir yandan böyle maddî ve mânevî şerleri, kötülükleri defetmeye ilâç olurken diğer yandan kulun imtihan şuurunu tazelemekte, insanın ulvî yönü ile süflî yönü arasında ömür boyu sürüp giden ve onu geliştirmeyi, olgunlaştırmayı sağlayan mücadelede uyanık ve tedbirli olmayı telkin etmektedir. 1. Sûrelerin başında bulunan besmele cümlelerinin, Kur’ân-ı Kerîm’in mushaflarda ilk defa toplanmasından itibaren yazılageldiği, aynı dönemde Kur’an’a dahil olmayan hiçbir şeyin mushafa yazılmadığı dikkate alınırsa –aksine görüşler bulunmasına rağmen– her sûrenin başındaki besmeleyi, sûrenin âyet sayılarına dahil olmayan ayrı bir âyet olarak kabul etmek gerekmektedir. Hanefî fıkıhçılarının görüşleri de böyledir Cessâs, Ahkâmü’l-Kur’ân, I, 12İmam Şâfiî Fâtiha sûresinin başındaki besmeleyi bu sûreden bir âyet olarak kabul etmiştir. Diğer sûrelerin başlarındaki besmeleler konusunda kendisinden iki farklı görüş nakledilmiş, her sûreye dahil bir âyet sayılması görüşü –ona ait olması yönünden– daha sahih bir rivayet olarak kaydedilmiştir. Ebû Hanîfe’ye göre besmeleler sûrelerin başında ayrı âyetler olduğu için namazda yalnızca Fâtiha’dan önce sessiz olarak okunur, Fâtiha’yı takip eden ve zamm-ı sûre denilen sûre ve âyetlerden önce ise besmele dilimize genellikle “Rahmân ve rahîm olan Allah’ın adıyla” şeklinde çevrilmektedir. Bu cümlede zikredilmeyen fakat her besmele okuyanın başlayacağı işe göre niyetinde bulunan “... okuyorum, başlıyorum, yapıyorum, yiyorum” gibi bir yüklem vardır. “Allah’ın adıyla yemek, okumak” ifadesinden Türkçe’de “yenen ve okunanın Allah’ın adıyla birlikte yenildiği veya okunduğu” anlaşılır. Bu mâna kastedilmediğine göre maksadı doğru anlatabilmek için besmeleyi “Rahmân ve rahîm olan Allah adına, ... adını anarak, ... Allah’tan yardım dileyerek ...” şekillerinde çevirmek de uygun herhangi bir davranışta bulunurken, önemli bir işe teşebbüs ederken önce eûzü çekerek muhtemel olumsuz etkileri defetmekte sonra da besmeleyi okuyarak “kendinin tek başına yeterli olmadığını, başarı ve gücün ancak Allah’tan gelebileceğini, Allah’ın yeryüzünde halife kıldığı bir varlık olarak O’nun mülkünde, O’nun adına tasarrufta bulunduğunu, asıl mâlik ve hâkim olan Allah’ın koyduğu sınırları aşarsa emanete hıyanet etmiş olacağını...” peşinen kabul etmekte ve bundan güç almaktadır. Burada tevhid cümlesinin mânası da üstü kapalı olarak mevcuttur. Zira nasıl ki tevhid cümlesinde “lâ ilâhe” denilerek önce bütün sahte tanrılar zihinlerden siliniyor, sonra da “illallah” ifadesiyle hakiki, tek, eşi ve benzeri bulunmayan Tanrı Allah kalbe ve zihne yerleştiriliyorsa, eûzü besmele çekildiğinde de önce kulluk ilişkisine engel olan kirli çevre temizleniyor, sonra da bu ilişkinin en uygun anahtarı kullanılmış, doğru kapılar açılmış, sağlıklı bağ kurulmuş yerine “tanrı”, rahmân yerine “esirgeyen”, rahîm yerine de “bağışlayan” kelimelerinin kullanılması bu isimlerin anlamlarını tam olarak karşılamaz. Çünkü Allah ismi, bu isme hakkıyla lâyık olan “tek, eşsiz, benzersiz, bütün kemal sıfatlarına sahip ve eksikliklerden uzak, varlığı zaruri olmazsa olmaz, yokluğu düşünülemez” olan yüce zâta mahsustur, bu sıfatları taşımayan hiçbir varlığa Allah denemez. Halbuki insanların uydurdukları, kendilerine göre bazı nitelikler yükledikleri mâbudlara tanrı denebilir. Başka bir deyişle tanrı kelimesi Allah için de kullanılabilir, halbuki Allah ismi O’ndan başka hiçbir varlık için kullanılamaz ve Arap dilinde de dilinde rahmân sıfat-ismi de Allah’a mahsustur, başka hiçbir varlık için kullanılmamıştır. Rahmân “en uzak geçmişe doğru bütün yaratılmışlara sonsuz ve sınırsız lutuf, ihsan, rahmet bahşeden” demektir. Rahmân, rahmetiyle muamele ederken buna mazhar olan varlığın hak etmesine, lâyık olmasına bakmaz, bu sıfatın tecellisi yağmur gibi her şeyin üzerine yağar, güneş gibi her şeyi ısıtır ve aydınlatır. Rahîm “çok merhametli, rahmeti bol” demek olup bu sıfatla kullar da nitelenebilir. Allah’ın rahîm sıfat-ismi O’nun, daha ziyade kullarının gelecekte elde etmek üzere hak ettikleri, lâyık oldukları sınırsız rahmetini, lutuf ve merhametini ifade etmektedir. “Esirgemek” ve “bağışlamak” bu sonsuz, engin ve etkisi çeşitli rahmetin ancak bir parçası, etkilerinin yalnızca bir övme ve teşekkür etme, Arapça’da medih ve şükür kelimelerinin hamd kelimesine yakın mânaları bulunmakla birlikte bunlar arasında birtakım ince farklar da vardır. Methetme övme bir iyilik ve güzellik karşısında yapılır; bu iyilik ve güzelliğin sahibi, kendisinin bunda iradesi ve etkisi olsun olmasın methedilebilir. Kişi kendi iradesinin eseri olmayan güzelliği sebebiyle övüldüğü gibi cömertlik ve cesaret gibi erdemlerinden dolayı da övülür. Halbuki hamd ancak irade ve istekle hâsıl olan iyilik ve güzellik karşısında ve teşekkür “isteyerek yapılmış ihtiyarî bir iyilik ve ihsana karşı dille veya başka şekillerde uygun mukabelede bulunmak”tır. Bu, hem Allah’tan hem de insanlardan gelen iyilikler karşılığında yerine getirilmesi beklenen ahlâkî bir ödevdir. Hamdetmek de dil ile yapılır; “hamdolsun, elhamdülillâh...” denir, ancak bunun sebebi yalnızca nimet ve ihsan değil, irade ve ihtiyara dayalı bütün güzellik ve iyiliklerdir. Bu mânada hamd yalnızca Allah’a mahsustur. Çünkü başkalarına ait olan iyilik ve güzellikler, gerçek ve kâmil mânasıyla onların isteklerine bağlı değildir. İnsanların kendi isteklerine bağlı iyilik ve güzelliklerde Allah’ın da iradesi vardır. Onların irade ve isteklerine bağlı olmayan iyilik, güzellik ve hizmetler ise doğrudan yaratıcının, fıtrat ve özellikleri takdir edip yaratarak insanlara bahşeden kudretin eseridir. Dolayısıyla bu mânada hamdin tamamı Allah’a mahsustur, O’na maddî ve mânevî, görülen ve görülemeyen, dünyada ve âhirette Allah Teâlâ’nın yarattığı her şeydir. Görülen, hissedilen, insan bilgisinin ulaşabildiği maddî varlıklara “mülk ve şehâdet âlemi”, madde ötesi varlıklara da “gayb ve melekût âlemi” denilir. Gayb ve melekût âleminin tek sahibi Allah’tır. Mülk ve şehâdet âleminin ise gerçek sahibi Allah olmakla beraber görünürde ve mecazen başka sahipleri de yoluyla gelen bilgilere göre şehâdet ve mülk âlemi, gayb ve melekût âlemine nisbetle denizden bir damla, sahradan bir kum tanesi kadardır. Günümüze kadar insan bilgisinin ulaşabildiği uzay akıllara hayret verecek büyüklüktedir. Fakat bu büyüklük gayb âleminin yanında bir kum tanesi kadar kaldığına göre gayb âleminin azametini akıl terazisi çekemez. Konuya bu açıdan bakıldığında evrenin büyüklüğüne ve ondaki düzenin inceliklerine dair ulaşılan her yeni bilgi, Allah’ın insana bahşettiği aklın nerelere kadar ulaşabileceğini ortaya koymasının yanında, erişeceği sırların enginliğini tasavvur edebilmesi için bir ölçü de oluşturmaktadır. Şu halde gayb âleminin bu büyüklüğü iman ve irfanla kavranmakta, oradan da bütün âlemlerin rabbi sahibi, mâliki, takdir edip yaratanı, koruyanı, geliştireni olan Allah’ın azamet ve büyüklüğü karşısında kula yakışan hayret haline ulaşılmakta; bu azamet karşısında kul secdeye kapanınca onun hayret hali, “huzur, güven, sevgi, yakınlık ve tatmin”e kelimesi tek başına söylendiği zaman bundan yalnızca “Allah” kastedilir, O’nun güzel isimlerinden biridir, “sahiplik ve terbiye edicilik” özelliğini ifade eder. Bu kelime “rabbü’d-dâr” ev sahibi gibi tamlama şeklinde başkaları için de ve rahîm.“Ödül ve ceza din gününün hâkimi” diye çevirdiğimiz tamlamada geçen mâlik “malın, mülkün sahibi” demektir. Kıraat âlimlerince “hükümdar, iktidar sahibi” anlamında “melik” şeklinde de okunmuştur. İnsanlar için kullanıldığında mâlik ile melik arasında güç, yetki ve tasarruf hakkı bakımlarından önemli farklar vardır. Mal ve mülkün sahibi mâlik kişinin başkalarına hükmü geçmez, başkalarına hükmü geçen hükümdar melik ise her malın ve mülkün sahibi değildir. Allah Teâlâ hakkında mâlik ve melik sıfatları kullanıldığı zaman mâna çerçevesinde bir eksiklik olamaz; çünkü O hem âlemlerin sahibidir hem de herkese ve her şeye hükmü geçer; O’nun iktidarı üstünde bir iktidar tasavvur bile edilemez. Melik O’nun zâtına, mâlik ise fiiline ait sıfatlardır. “Ödül ve ceza din günü”nün âhiretteki hesaba çekme ve hüküm verme günü olduğu, bunu açıklayan başka âyetlerden anlaşılmaktadır meselâ bk. İnfitâr 82/17-19.Allah Teâlâ bütün zamanlarda ve zaman kavramına bağlı olmaksızın mutlak hâkim, sahip, melik ve mâliktir. Ancak Allah Teâlâ dünya hayatında, imtihan için kullarına da sahiplik ve iktidar vermiş; imanı olduğu halde gaflet içinde bulunan kimseler –zaman zaman da olsa– Allah’ın sahipliği ve iktidarının bilincinde olmaya özen göstermemişler; imanı olmayanlar ise bunun şuurundan tamamen yoksun kalıp inkâr etmişlerdir. Âhiret âleminde kulun, bu görünürdeki ve geçici iktidarı da ortadan kalkacağı için Allah’ın melik ve mâlik sıfatı bütün azametiyle ortaya çıkacak, belli olacaktır. Bunun için âhirette O, gerçekte ve görünürde “melik ve mâlik” buraya kadar kendisi ve sıfatları, kulları ve kâinat ile kesintisiz ilişkisi, dünya hayatının sonu ve hesap günü hakkında önemli açıklamalar yapan Allah Teâlâ, bunları iman içinde dinleyip anlayan ve şuuruna yerleştiren kullarında hâsıl olacak duygu ve düşünceye, davranış biçimine tercüman olarak “Ancak sana kulluk eder ve yalnız senden yardım dileriz” buyuruyor. Şu halde yukarıda sıralanan eşsiz ve benzersiz sıfatlar Allah’a mahsus olduğuna göre ibadetin ve yardım dilemenin O’na özgü kılınması da –kul açısından– tabii hale “kulluk ve tapınma” olarak anlaşılmıştır. Bu kavramın içinde kâmil mânada “sevgi, korku ve boyun eğme” vardır; bu üç tavır ve duygunun birlikteliği ibadetin temelini oluşturur. İnsanların yaratılış gayesi ibadettir; ancak onlar buna mecbur tutulmamışlardır; yani terim anlamıyla ibadet, iradeye bağlı olmayan hareketler ve oluşlar gibi hâsıl olmamakta; ilâhî emri kul, –dünya hayatında bir imtihan olarak– serbest iradesiyle yerine getirmekte veya ihmal etmektedir. Dünyanın bütün nimetleri ve imkânları insanın, insanca yalnız Allah’a kulluk ederek yaşaması için verilmiş araçlardır. Bunları amaçlarına uygun olarak kullanmayanlar nimetin kıymetini bilmemiş ve israfa sapmış olurlar. İnsanın sınırlı gücü ve iradesi her zaman maddî ve mânevî ihtiyaçlarını karşılamaya ve kendisinden beklenenleri yerine getirmesine yeterli olmamaktadır. Bu sebeple insanlar hem diğer insanlardan hem de insan üstü güçlerden yardım istemeye ve almaya kendilerini mecbur hissetmişlerdir. Fakat onların bu iki kaynaktan yardım istemek ve almak için tuttukları yollar, benimsedikleri sistem ve usuller, ilâhî irşada kulak asmadıkları zamanlarda şirke ve bedbahtlığa düşmelerine sebep olmuş; dolayısıyla birçok bâtıl din, işe yaramaz sistem ortaya âyet, ibadet ederken ve yardım isterken yöneleceğimiz doğru adresi bize göstermekte ve tevhidi bir Allah’a ibadeti, sığınmayı ve yönelmeyi “ederim, dilerim” yerine “ederiz, dileriz” şeklinin seçilmiş olması tevhid ehli müminlerin bir bütün teşkil ettiklerini, bu sebeple “Sen ben değil, biz varız” ilkesi doğrultusunda hareket etmelerini, ferttoplum arasındaki dengeyi korumalarını işaretlemektedir. Burada “biz”i oluşturan bağ imandır, bir Allah’a kulluktur; “Allah’ın kulları! Kardeş olun” Buhârî, “Nikâh”, 45; Müslim, “Birr”, 23, 28-32 meâlindeki hadis de bu mânaya açıklık kardeşçe yardımlaşırlar, fakat kimin elinden gelirse gelsin gerçekte her nimetin Allah’tan geldiğini, O dilemedikçe kimsenin bir şey veremeyeceğini maddî ve mânevî hayatlarını düzenlerken doğrunun yanında yanlış da yapmışlar; hatalı, çıkmaz, saptırıcı yollara da yönelmişlerdir. Sapmanın ve yanılmanın baş sebebi insanın kendini yeterli sanması, bilgi ve güç almak için Allah’a yönelmeyi reddetmesidir. “Gerçek şu ki insan, kendini kendine yeterli görerek ille de azgınlaşmaktadır! Oysa kuldaki her şey yalnız rabbine aittir O’na dönecektir” Alak 96/6-8. “Bize doğru yolu göster” duası aynı zamanda rabbin, kullarına bir irşad ve uyarısıdır; eğer insan kendine yeterli olsaydı, doğru yolu görmesi ve bulması için bir başkasına ihtiyacı olmazdı. Yaratıcı bu tâlimatı verdiğine göre kula düşen, ilâhî irşada kulak vermek, insanî bilgi ve kabiliyetlerini bu irşad doğrultusunda kullanarak her adımını doğru atması için O’nun tarafından sağlanan imkânları gerektiği gibi kullanmaktır. “Doğru yol” sırât-ı müstakîm İslâm’dır. Allah’ın peygamberleri ile kullarına gönderdiği dinlerin genel adı da İslâm’dır. Yaratan ile yaratılan, Allah ile kul, akıl ile vahiy, hürriyet ile cebir, haksızlık ile adalet, iyi ile kötü... ancak İslâm’da yerli yerine konmuş, doğru ilişkiler ve dengeler kurulmuş, kurulma yolları gösterilmiştir. Hadiste yer alan bir örnekle açıklanacak olursa dosdoğru bir yol, yolun iki tarafında iki duvar, duvarlarda açılmış perdeli kapılar ve yolun başında da bir çağırıcı var ve o, “Ey insanlar! Hepiniz doğru yola giriniz, dağılıp parçalanmayınız!” diye sesleniyor. Birisi perdeli kapılardan birine girmek istediğinde yukarıdan bir başka çağırıcı sesleniyor “Sakın o perdeyi kaldırma! Kaldırırsan girer gidersin!” Müsned, IV, 182-183; Şevkânî, I, 20. Bu örnekteki yol İslâm’dır, duvarlar Allah’ın koyduğu sınırlardır, kapılar haramlardır, yolun başındaki çağırıcı Allah’ın kitabıdır, yukarıdaki çağırıcı ve uyarıcı, her müminin kalbindeki ilâhî öğütçüdür. Böylece İslâm’da vahiy, vicdan ve akıl birlikte işletilerek doğru yol irfandır veren ahlâka yükseklik ne vicdandır,Fazilet hissi insanlarda Allah tarihe bir atıf yapılarak yolun doğrusu ve eğrisi hakkında bir başka ölçüt ve delil daha verilmektedir. İslâm yalnızca Allah kitabında böyle buyurduğu için doğru yol değildir, aynı zamanda tarih boyunca ilâhî irşadı reddedenlerin tecrübeleri de doğru yolun İslâm olduğunu göstermektedir. Bu sebeple doğru yolu arayanlar ve üzerinde bulundukları yolun sağlamasını yapmak isteyenler, dönüp tarihe bakmak, gerçek mutluluğu bulanlarla sapanlar ve Allah’ın gazabına uğrayanların yol ve yöntemlerini incelemek durumundadırlar. Tarihte hem örnekler hem de ibretler vardır. Örnekler, peygamberlerin izlerinden giden fert ve ümmetlerde, ibretler ise onlara cephe alan ve Cenâb-ı Hakk’a meydan okuyanlarda görülmektedir. Bazı rivayetlerde sapanların “hıristiyanlar”, ilâhî gazaba uğrayanların da “yahudiler” olarak açıklanması meselâ bk. Müsned, IV, 378; Tirmizî, “Tefsîr”, 2, yalnızca zaman ve mekân itibariyle yakın birer örnek olmalarından dolayıdır. Müslim’in rivayet ettiği bir kutsî hadiste bk. “Salât”, 38 Allah Teâlâ’nın, “Namazı Fâtiha’yı kulumla kendi aramda yarı yarıya paylaştım ve kulum dilediğini alacaktır” buyurduğu ifade edildikten sonra şöyle devam edilmiştir Kul namazda Fâtiha’yı okurken “Hamd âlemlerin rabbi Allah’a mahsustur” deyince Allah, “Kulum bana hamdetti” buyurur. Kul “rahmân ve rahîm” deyince Allah, “Kulum beni övdü” der. “Ceza gününün tek sahibi” deyince “Kulum benim yüceliğimi dile getirdi” der. “Ancak sana ibadet eder ve yalnız senden yardım dileriz” deyince “Bu, kulumla benim aramda ortak olan kısımdır ve istediği kulumun olacaktır” buyurur. Kul “Bizi dosdoğru yola ilet; nimetine erdirdiklerinin yoluna; gazaba uğramışların yoluna da, doğrudan sapmışların yoluna da değil!” deyince Allah, “İşte bu, yalnızca kuluma aittir ve kuluma istediği verilecektir” buyurur. “Duamızı kabul buyur, böyle olsun, bizi eli boş çevirme” mânasına gelen “âmin” sözü, dilleri ne olursa olsun bütün müslümanların, hatta semavî din mensuplarının ortak ifadeleri haline gelmiştir. Bu cümle Fâtiha sûresine dahil olmadığı gibi âyet de değildir. Birçok hadiste Resûlullah’ın Fâtiha’dan sonra “âmin” dediği ve böyle denilmesini öğütlediği ifade edilmiştir meselâ bk. Müslim, “Salât”, 72-76. Namazda veya namaz dışında Fâtiha’yı okuyan veya dinleyen kimse, sûrenin sonunda “âmin” deyince aynı zamanda meleklerin de “âmin” dedikleri, hem şehâdet hem de gayb âlemlerinde aynı anda dile getirilen bu duanın Allah tarafından kabul buyurulacağı hadislerde açıklanmıştır bk. Buhârî, “Ezân”, 112-113; Müslim, “Salât”, 72-76. Yine sahih hadisler, Fâtiha sesli okunduğunda “âmin” duasının da sesli yapılacağı bilgisini getirdiği için fıkıh mezheplerinin çoğu bunu benimsemişlerdir Şevkânî, Neylü’l-evtâr, II, 229-232. Hanefîler’e göre bu cümle namazda daima sessiz linklerDiyanet 1Diyanet 2Ezberlemek İsteyenler için Namaz Sureleriİhlas SuresiFelak ve Nas Suresiİnşirah SuresiYasin SuresiVakıa SuresiAyetel KürsiKadir SuresiFil SuresiKafirun SuresiMülk Suresi
Fatiha kelimesi ne anlama geliyor? Türk Dili, tarih boyunca ilişki kurduğu medeniyetlerin ülkelerin dillerinden kelimeleri kendi bünyesine katmış ve bu sayede çok zengin bir dil oluşturmuştur. Hal böyle olunca, Türkçe ’de gündelik hayatta karşımıza çıkan bazı sözcüklerin anlamına bilemeyebiliyor, ilginç bulabiliyoruz. Son zamanlarda anlamı merak edilen kelimelerden olan fatiha ne demek? TDK’ye göre fatiha sözcüğü ne anlama geliyor? Fatiha kelimesinin kökeni ne fatiha kelimesinin kaç anlamı var, TDK'ye göre anlamı nedir?FATİHA KELİMESİ NE DEMEK? FATİHA KELİMESİ TDK ANLAMIFatiha kelimesi dilimizde sıklıkla karşımıza çıkan sözcükler kelimesi Arapça kökenlidir. TDK’ye göre fatiha kelimesi ise şu anlama gelmektedir- Kur'an'ın ilk suresiFATİHA KELİMESİ CÜMLE İÇERİSİNDE KULLANIMI- Sarımusa Camii'nin bahçesinde yatan evliyaya, dudakları yine bir Fatiha KELİMESİ KULLANILAN ATASÖZÜ VE DEYİMLER- Fatiha okumak
fatiha suresinin hüddamı ne demek