9 Sınıf Coğrafya içinde yer alan matematiksel işlem gerektiren konular da görselleştirilerek öğrencinin rahatlıkla kavrayabileceği birer hikâyeye dönüşüyor. 9. Sınıf Coğrafya eğitimlerini alan öğrencilerimiz, tüm konulara hakim olarak ve eksiksiz bir şekilde yazılı sınavlarına girerek hedeflediği notlara ulaşacaktır.
Anlamda söyleyiş de son derece önemlidir. Bu yüzden söz sanatları bolca kullanılmıştır. Konular genellikle gerçek hayattan uzaktır. Aşk, sevgili, ölüm, ıstırap, şarap, övgü ve din gibi konular en çok işlenen konulardır. Soyut konular işlenir. Duygu ve düşünceler, kalıplaşmış “mazmun”larla anlatılır.
SoruSayısı : 0 Çözülme Sayısı : 21,673. Teste Başla. 9. Sınıf Edebiyat Şiir Ünitesi Çalışma Kağıtları Soruları 10.sınıf türk dili ve edebiyatı dersi kaynak sitesi HİKAYE KONUSU TEST SORULARI. 9, 10 Sınıf Türk Dili ve Edebiyatı Günlük/Blog Ünitesi PDF. 9.
Edebiyat Söz Sanatları Hakkında Slayt Gösterisi. Dosya Adı: Edebiyat Söz Sanatları Hakkında Slayt Gösterisi. Dosya Boyutu: 505 KB. Son Görüntülenme Tarihi: 2022-07-24 00:20:42. Dosya Açıklaması: Edebiyat Söz Sanatları Slayt Gösterisi
BursaBüyükşehir Belediyespor (erkek voleybol takımı)
YazılıSınav Çalışma Soruları Test. 9. Sınıf Türk Dili ve Edebiyatı 1. Dönem 3. Yazılı Sınav Çalışma Soruları Test. Tür adları tekil bile olsa kimi zaman çoğul anlam taşır. 1. Aşağıdaki altı çizili sözcüklerden hangisi bu açıklamaya uygun bir örnektir? A) Öğretmen, her zaman bilginin ve dürüstlüğün
t4ye. Söz sanatları, özellikle öğrencilerimizin çokça hata yaptığı konulardan biridir. Bizler de bu nedenle sorulara yaklaşım tarzımızı bu yolla sizlere aktaralım istedik. Öncelikle neler yapmalıyız, neler yapmamız gerekiyor bunlara bakalım. Öncelikle söz sanatlarının en kolay başlıklarına yönelmemiz gerekiyor. Ve bazı konular için bazı detayları da bilmemiz gerekmekte. En Kolay Çözülebilecek Sorular Neler? Elbette en kolay çözülebilecek sorular; kişileştirme ve buna bağlı olarak kapalı istiare, intak, istifham, irsalimesel gibi konuları soran sorulardır. O hâlde gelin bu kolay çözülebilecek sorulara yönelelim. 1. İstiare Nasıl Bulunur? İstiare, benzetmenin bir farklı çeşididir. Benzetmeden farklı yanı, kendisine benzetilen ya da benzeyenin cümlede sadece birinin bulunmasıdır. İstiareyi bulmaya çalışırken kendinizi bir şair olarak da hissedebilmeniz, işinizi kolaylaştıracaktır. İlk olarak teşbih ve istiare farkına bakalım Örnek Gül gibi yüzüyle gülümsüyor bana uzaklardan. Bu örneğe bakıldığında şair, yüzü bir güle benzetmiştir. Burada benzeyen ile kendisine benzetilen cümle içerisinde geçtiği için bizler, bunun adına teşbih demekteyiz. Örnek Gülüm; gülümsüyor bana evimizin balkonundan, elinde bir çay var. Bu örneğe bir şair gibi bakmanız gerekli esasen. Öncelikle bu yöntemi oturtursanız hiçbir sorununuzun kalmayacağına emin olabilirsiniz. Örneğe baktığımızda "gül yüzüyle" ifadesini görmekteyiz. Burada şair, duygularını rotaya koymuş ve birinin balkondan elinde çay ile gülümsediğini görebiliyoruz. Bu da sevgiliyi bizlere anımsatıyor. O vakit "gülüm" ifadesinde gül ile sevgili arasında bir bağ kurulmuştur diyebiliriz. Ancak cümlede sevgili geçmediği için bunun adına istiare deriz. 2. Kapalı İstiare Kapalı istiarenin basit bir ipucu bulunmaktadır. Kişileştirmenin olduğu her yerde kapalı istiare de bulunmaktadır. Ancak unutmamalısınız ki her kapalı istiare bir kişileştirme değildir. Bunu bilerek hareket ettiğinizde sorularda hiçbir sıkıntı yaşamayacağınıza emin olabilirsiniz. Özellikle şıklarda kapalı istiare gördüğünüzde hızlı olabilmek adına ilk başta teşhis yani kişileştirme aramalısınız. Bulamazsanız daha derin düşünebilirsiniz. Örnek "Renkler başkalaştı gün ortasında Koyu bir karanlık öptü denizi." Bu örneğe bakıldığında eğer şıklarda kapalı istiare varsa doğru diyebiliriz. Çünkü bu örnekte aynı zamanda bir kişileştirme söz konusudur. Yani "karanlık, denizi öpmüştür." Öpmek, insana has bir nitelik olduğu için kişileştirme vardır. Peki kapalı istiare ile bağlantısı nedir? Kapalı istiarede güçlü olan varlık yani kendisine benzetilen, metin içinde geçmez. Basitçe düşündüğümüzde karanlık, insana benzetilmiştir. Ancak insan, metinde geçmez. O vakit burada aynı zamanda bir kapalı istiare de söz konnusudur. 3. Teşhis ve İntak Farkı Her intak, bir kişileştirmeye örnek sayılabilir. Ancak her kişileştirme bir intak değildir. Bu ikili arasında ince bir ayrım bulunmaktadır. Nitekim intak, konuşturma sanatıdır. Bu nedenle verilen örneğin intak kabul edilebilmesi için o varlığın bir söz söylemesi şarttır. Örnek Sordum sarı çiçeğe Annen baban var mıdır? Çiçek eydür Derviş baba Annem babam, topraktır. Örnekte görüldüğü gibi sarı çiçeğe soru sorulması, cevap verilen bölüm haricinde kişileştirmeye dâhildir. Ancak sonrasında çiçek, bir söz söyleyip cevap verdiği için bu artık intak söz sanatına girer. Şunlara da dikkat edilmelidir "Tüm rüzgârlar türkü söyler dertli dertli." örneğinde kişileştirme söz konusudur. Söyleme ifadesi sizi yanıltmasın. Çünkü intak söz sanatının olabilmesi için bir söz söylemesi gerekmektedir. 4. Ad Aktarması ve İstiare Farkı Ad aktarması ve istiarenin tanımları çok benzerdir. "bir sözcüğün benzetme amacıyla bir başka sözcüğün yerini tutmasına istiare", "bir sözcüğün benzetme amacı güdülmeden başka bir sözcüğün yerini tutmasına mecazımürsel yani ad aktarması" denir. Ad aktarmasında benzetme amacı güdülmez. Bunu örnekleyecek çok güzel bir dize vardır Örnek Vurulmuş tertemiz alnından uzanmış yatıyor, Bir hilâl uğruna yâ Râb, ne güneşler batıyor. Örneğe bakıldığında hem istiare hem de ad aktarması görülmektedir. Hilâl, bu cümlede ad aktarması örneğidir. Nedeni ise şudur Hilâlden kasıt bayraktır. Ancak yazar, bunu benzetme amacıyla söylememiştir. Çünkü bayrağın içinde hilâl zaten bulunmaktadır. Bu nedenle hilâl dendiğinde cümledeki bağlama göre bayrak anımsanacaktır. İşte bu nedenle bu ad aktarması olur. Cümledeki bağlam tam incelendiğinde güneşler batıyor derken ilk dizeden anladığımız kadarıyla askerlerin ölümünden bahsediliyor. Bu da askerlerin ölümünü daha da güçlü aktarabilme kaygısını ortaya koyuyor. Böylelikle istiare sanatı ortaya konuyor ve askerlerin ölümü, güneşin batışına benzetiliyor. Ancak cümlede askerlerin ölümü, ölüm gibi ifadeler geçmediği için bu, istiare örneği oluyor. 5. İstifham ve Tecahüliarif Tecahüliarif söz sanatı, bilip de bilmezlikten gelmektir. Şairin bilmiyormuş gibi görünebilmesi için de soru sorması gerekebilir. İşte bu nedenle tecahüliarifin olduğu yerde istifham yani soru sorma sanatı da vardır diyebiliriz. Örnek Yılın ilk karı yağdı İyice kısaldı günler Ölülerimiz üşür mü ki? Örnekte ölülerin üşüyüp üşümeyeceği zaten bilinmektedir ancak bilmezlikten gelinmektedir. Bu tecahüliarif sanatına örnek oluşturur. Aynı zamanda "Ölülerimiz üşür mü ki?" diye soru da sorarak istifham sanatı uygulanmıştır. 6. Tenasüp Nasıl Bulunur? Tenasüp, adından da anlaşılacağı gibi nasip yani uygun anlamına gelir. Çok basit bir söz sanatıdır. Birbiriyle ilgi kurulabilecek kelimelerin rastgele dizilimiyle oluşturulur. Şıklarda tenasüp varsa ilk bakılması gereken birbiriyle ilişki kurulabilecek üç kelime bulunup bulunmadığıdır. Örnek Yiğit kendini övende Oklar menzili dövende Kılıç kalkana değende Kalkan gümbür gümbürlenir Örnekte görüldüğü gibi yiğit, ok, kılıç, kalkan, meydan gibi kelimeler birbirleriyle ilişkilidir ve rastgele sıralanmıştır. Bu nedenle tenasüp sanatına örnek oluşturur. Bunların dışında mesela ağaç ile neler bir bütünlük oluşturabilir? Yaprak, dal gibi kelimeler bir tenasüp örneği oluşturabilir. Soruları çözerken bunlara dikkat etmek en doğrusu olacaktır. 7. Kinaye ve Tevriye Farkı Kinaye, bir sözün hem gerçek hem de mecaz anlama gelecek şekilde kullanılmasıdır. Bazı deyimler bu yönüyle kinaye örneği oluşturur. Farktan evvel, kinayenin nasıl bulunacağına dair konuşmak gerekir. Kinayedeki gerçek anlamı bulabilmek için öncelikle basit bir şekilde düşünmek gerekir. Bu basitlik, çok ama çok rahat akla gelebilecek örnekleri içerir. Ancak cümlenin anlamını da iyi incelemek gerekir bu basitliği bulabilmek için. Dadaloğlu’m der ki belim büküldü Gözümün cevheri yere döküldü Basit bir şekilde düşünmemiz gerekli bu dizelerde. İkinci dizede insanın gözyaşı döktüğünü görüyoruz. Bu ipucunu aldık. İlk dizeye bakalım. Şair, belinin büküldüğünü söylüyor. Basitçe bir insanın beli bükülemez mi? Bükülebilir. O vakit bunu cebe atıyoruz. Çünkü bu gerçek anlam. Şimdi şairin yerine geçiyoruz ve düşünüyoruz. Bir insanın gözyaşı döktüğü ortada. O vakit burada ne var? Mecaz anlam var. Yani dertten belim büküldü anlamı çıkar. O vakit burada hem gerçek hem de mecaz anlam söz konusudur. Şair kinaye yapmıştır. Peki tevriyede neler olabilir? Tevriye için en büyük ipucumuz, insan adları. Şairler, genellikle kendilerini şiirde geçirmek adına tevriye sanatına başvururlar. Örneğin "baki" kelimesi sonsuzluk anlamına gelirken bir de şairin adıdır aynı zamanda. O hâlde biz burada tevriyeye örnek olabilir deriz. Tevriyenin örnekleri zor mudur? Evet. Ancak genel anlamıyla bu insan adları tercih edilmektedir sorularda. Örnek Tahir Efendi bana kelp demiş İltifatı bu sözde zâhirdir. Mâlikî mezhebim benim zira İtikadımca kelp, tahirdir. Bu örnekte zaten Tahir kelimesinin kullanımı, ipucunun en başıdır. Çünkü Tahir, hem birinin adı hem de temiz anlamına gelmektedir. Şair, tahir efendiye doğrudan kelp köpek demiştir ancak kellesini kurtarma adına tahir kelimesinin temiz anlamına sığınmıştır. 8. Hüsnütalil Nasıl Bulunur? Hüsnütalil, söz sanatlarının en rahatıdır. Çünkü var olan bir sebebin dışında daha çekici bir sebebe bağlama söz konusudur. Örneğin dünyanın dönüşünü sevgilinin gülüşüne bağlarsanız bu hüsnütalil örneği olacaktır. Örnek Seni düşündüğüm zaman, bir ceylan su içmeye iner. Normal olarak ceylan, zaten su içmek için uğraşacaktır. Ancak şair, bu olayı sevgiliyi düşünmeye bağlamıştır. Görüldüğü gibi söz sanatı sorularında şair gibi yaklaşmayı bilirsek ve tanımlara az çok hâkimsek kolay hareket edebilmekteyiz. Söz sanatı sorularında "Hangisi vardır?" dendiğinde ilk olarak kolay olan şıklardan başlamanız soruyu daha hızlı çözmenizi sağlayacaktır. Yukarıda verdiklerimiz en çok sorulan sanatlardır. Sorulara bunları bilerek başlarsanız probleminiz pek kalmayacaktır. NOT Güncellenecektir. Hazırlayan Melih Özdamar İçeriklerimiz, pdf anlatımlar dahil, 5846 sayılı Fikir ve Sanat Eserleri Kanunu’nca korunmaktadır. Telif haklarının herhangi bir şekilde ihlali, başka yerlerde isimsiz yayımlanması, çeşitli kitap kaynaklarında izinsiz yer alması, içeriğin izinsiz kopyalanıp başka bir isimle tanıtılması vb. ile yapan kişi, kişiler veyahut kurumlar hakkında gerekli işlemler başlatılacaktır. Türkçe ve Edebiyat yönetimi.
D SÖZ SANATLARI 1. KİŞİLEŞTİRME İnsan dışındaki varlıklara insana ait özellikler verilmesine kişileştirme denir. Bitkiler, hayvanlar veya cansız varlıklar fabllarda kişileştirme vardır. Örnek Ağaçlar, derin uykudan henüz serçe annesini karşısında görünce ağzı kulaklarına çayı boş yere akmaktan sıkılıyordu. 2. KONUŞTURMA İnsan dışındaki varlıkların insanmış gibi konuşturulmasına konuşturma denir. Konuşturma sanatında insan dışı varlığın ağzından mutlaka bir söz sanatı olan her yerde kişileştirme sanatı da kullanılmış olur. Örnek Elma ağacı “Şu çocuklar dallarımıza taş atmasa ne güzel olurdu!” kanatlı kuş asla uçamaz, dedi yaralı kırlangıç. 3. BENZETME Bir varlığın başka bir varlığın özellikleriyle anlatılmasına benzetme denir. Örnek Serkan keçi gibi inatçı bir sel gibiyim, bendimi çiğner yağmasıyla ağaçlar sanki beyaz gelinlik giydi. 4. ABARTMA Bir nesneyi veya bir durumu olduğundan daha büyük ya da daha küçük göstermeye abartma denir. Örnek Çantayı taşımaktan kolum olay herkesi duygulandırmış, gözyaşları sele dünyanın yemeğini yedi, yine de gibi bulaşıkları bir çırpıda görünce dünyalar onun oldu. A MECAZLARLA İLGİLİ SANATLAR Sözcüğün gerçek anlamı dışında kullanılmasıyla yapılan sanattır. Söze güzellik, canlılık, kazandırır. Bu tür mecazlarda, iki nesne arasında benzetme amacı güdülür. Bir med zamanı gökyüzü kurşunla örtülü Bu dizede “kurşun” sözcüğü “bulut” anlamında mecaz olarak kullanılmıştır. Konuşulanlara kulak verirsen, kazançlı çıkarsın. Bu cümlede de “kulak vermek” deyimindeki “vermek” sözcüğü “dikkatle dinlemek” anlamında mecazdır. Burnundan Yanına varılmıyor. Bu cümlede de “burun” sözcüğü, kibir, büyükleme, anlamında mecazdır. “Mecaz’la ilgili sanatlar şunlardır. 1. TEŞBİH BENZETME Aralarında türlü yönlerden karşılaştırılarak benzerlik ilgisi bulunan iki şeyden zayıf olanı, nitelikçe daha üstün olana güçlü olana benzetme sanatıdır. Ancak, sözcükler gerçek anlamda da kullanılabilir. Bir benzetmede dört öğe bulunur Benzetilen Başka bir şeye benzetilen varlıktır. Kendisine benzetilen Nitelikçe daha güçlü olan varlıktır. Benzetme Yönü Benzetmenin hangi yönden yapıldığını anlatır. Benzetme Edatı Benzetmede benzerlik, eşitlik, karşılaştırma… ilişkisi kuran edatlardır. Bunlar, gibi, sanki, kadar, tıpkı… vb sözcüklerdir. Bu öğelerden ilk ikisi “temel”, son ikiside “yardımcı” öğelerdir. a Tam Ayrıntılı Benzetme Tam benzetmede öğelerin tamamı kullanılır. Ali arslan gibi cesurdur. Burada Ali, cesurluk yönünden arslana benzetilmiştir. Bu tür benzetmeye tam benzetme teşbih” denir. Cennet gibi güzel vatanımız bztln edat bzyn bTeşbih-i Beliğ Güzel benzetme Benzetmenin temel öğeleriyle benzeyen ve kendisine benzetilen yapılır. “Benzetme yönü” ve “benzetme edatı” kullanılmaz. Nazlı vücudu bir kucak ot, bir yığın kemik Bu dizede nazlı vücut benzeyen. Bir kucak ot, bir yığın kemiğe kendisine benzetilen benzetilerek güzel benzetme yapılmıştır. Atılan elbiseler, boğazlanmış bir adam c Temsili teşbih Kendisine benzetilen, benzeyenin tüm özelliklerini kendine toplarsa, bu tüm benzetmeye “temsili benzetme” denir. Örneğin Tevfik Fikret’in ünlü “Çınar” şiirinde vatan çınara benzetiliyor. Hani bir gün seninle Topkapı’dan Geliyorduk; yol üstü bir meydan Bir çınar gördük, enli, boylu, vakur Bir ağaç hiç eğilmemiş, mağrur. Koca bir gövde belki altı asır Belki ondan daha fazla, dalgın, ağır Kaygısız bir ömür sürüp gelmiş. … Söyle ey garip vatan, bildir; Çektiğin hangi kanlı seyyiedir… Çınar, Tevfik Fikret Bu şiirde, vatanın özellikleri çınar üzerinde toplanmıştır. Böylece “temsili benzetme” yapılmıştır. 2. İSTİARE Eğretileme Benzetmenin temel öğelerinden birinin benzetilen ya da kendisine benzetilen söylenmesiyle yapılan benzetmedir. Bir başka deyişle, bir sözün gerçek anlamını kaldırarak, benzerliği olan başka bir anlamı eğreti olarak verme, ödünç verme demektir. Cesur insana “aslan”, kurnaz kimseye “tilki” demekle istiare yapılmış olur. İstiarenin başlıca üç türü vardır. a Açık istiare eğretileme Yalnız “kendisine benzetilen” kullanılarak yapılan benzetmedir. Kurban olam kurban olam Beşikte yatan kuzuya Bu dizelerde, beşikte yatan bebek, kuzuya benzetilmiştir. Ancak benzetilen bebek söylenmemiş, kendisine benzetilen kuzu söylenerek “açık istiare” yapılmıştır. Ağaçlar sonbaharda elbiselerini soyundu. Bu cümlede “elbise” sözüyle” kendisine benzetilen, yapraklar söylenmemiştir. Şakaklarıma kar mı yağdı? Ne var? Bu dizede “ak saçlar”, “kar” a benzetilmiş, benzetilen saç söylenmemiş, yalnızca kendisine benzetilen kar söylenmiştir. Uyarı Açık istiarenin, Divan ve Halk şairlerince ortaklaşa kullanılan kalıplaşmış biçimlerine “mazmun” denir. Uzun boy için selvi, kaş için hilal, diş için inci, ağız için gonca sözleri birer mazmundur. b Kapalı İstiare eğretileme Yalnız “benzeyen” kullanılarak yapılan benzetmedir. Kapalı istiarelerde, “kendisine benzetilen” söylenmez. Tekerlekler yolara bir şeyler atıyor. Bu cümledeki “tekerlekler”, insana benzetilmiş ancak “insan” kendisine benzetilen söylenmemiştir. Bu nedenle kapalı istiare yapılmıştır. Ufukta günün boynu büküldü. Bu cümlede de “güneş” benzeyen insana benzetilmiş, ancak “insan kendisine benzetilen söylenmemiştir. Bu nedenle kapalı istiare yapılmıştır. Beni bir dağda buldular Kolum kanadım yoldular Dolaba layık gördüler Derdim vardır inilerim Bu dörtlükte, “dolabın döndüğü” anlatılmıştır. Benzeyen öğe “dolap” söylenmiş, kendisine benzetilen öğe, “inan” söylenmemiştir. Bunu benzetme yönünden inleme çıkarıyoruz. Bu dörtlükte de kapalı istiare yapılmıştır. Ali kükreyerek düşmanın üstüne yürüdü. Bu cümlede Ali, kükreme özelliğinden ötürü aslana benzetilmiştir. Ali, benzetilen söylenmiş, “aslan” kendisine benzetilen söylenmemiştir. Bu cümlede de kapalı istiarede kimi zaman “benzetme yönü” kullanılır. “Benzetme edatı” hiç kullanılmaz. Uyarı Kapalı istiarelerde, kişileştirme sanatı teşhis da yapılmaktadır. Çünkü, bu söz sanatında, insan dışındaki varlıklar, insanların çok bilinen özelliklerine benzetilerek tanıtılmaktadır. Yukarıda geçen “tekerlek, “gün” ve “dolap” sözcüklerine insan kişiliği de kazandırılmış olmaktadır bkz. Kişileştirme ve konuşma cTemsili İstiare eğretileme Benzetmenin temel öğelerinden yalnız biriyle benzeyen ya da kendisine benzetilen yapılır. İlk bakışta sembolik şiire benzerse de, birbirine karıştırılmamalıdır. Temsili istiarede söylenmeyen öğenin temsil ettiği varlıklar ya da olaylar gerçektir. Sembolik şiirde ise yapılan benzetmeler hayalidir. Artık demir almak günü gelmişse zamandan, Meçhule giden bir gemi kalkar bu limandan, Hiç yolcusu yokmuş gibi sessizce alır yol. Sallanmaz o kalkışta ne mendil, ne de bir kol … Biçare gönüller! Ne giden son gemidir bu! Hicranlı hayatın ne de son matemidir bu! Yukarıda bir bölümü alınan “Sessiz gemi” şiirinde ölüm benzeyen, gemiye benzetilen benzetilmiş bir dizi benzerlik yönleri sıralanmış ancak “ölüm” benzeyen söylenmemiş, yalnız “sessiz gemi” anlatılarak şiir tamamlanmıştır. Uyarı Fabi türündeki tüm şiirler temsili istiaredir. BENZTLN VARsa AÇIK iSTİARE Olumlu Olumlu BENZTLN YOKsa KAPALI İSTİARE Olmsz Olmsz 3. MECAZ-I MÜRSEL Ad Aktarması Bir sözcüğü benzetme amacı gütmeden, gerçek anlamı dışında başka bir sözcüğün yerine Parça-bütün, iç-dış, neden-sonuç, yazar-yapıt, yer-insan, yer-olay gibi ilgiler kurularak kullanma sanatıdır. Halit Ziya’yı okudun mu? Halit Ziya’nın eserlerini okudun mu? Sanatçı- yapıt ilişkisi. Vapur, Beşiktaş’a yanaştı. Beşiktaş iskelesine yanaştı Parça-bütün ilişkisi kurulmuş. Sobayı yaktım. Sobanın içindekileri- odun-kömür Konağa sor. Konağın içinde oturanlara sor Onda kafa yok! Onda akıl yok “dış” söylenerek “iç” kastedilmiştir. Üç gündür bereket yağıyor. yağmur Yağmur bereket, bolluk getirdiği için, sonuç söylenerek sebep yağmur anlatılmak isteniyor. Sivas, mandayı kabul etmedi Sivas Kongresi üyeleri anlatılmak isteniyor. Mecaz-ı Mürsel, dilimizde çok yaygındır. Günlük konuşmalarımızda, deyimlerimizde mecaz-ı mürsellere oldukça yer veriyoruz. Ayağını giy. “Ayakkabını giy” demek isteniyor. İç ve dış ilgisi kuruluyor. Ünlü raketler Avrupa’dan döndüler. “Ünlü tenisçiler Avruda’dan döndüler”. Demek isteniyor. Dalgalan sen de şafaklar gibi ey nazlı hilal “Hilal sözcüğüyle” bayrak anlatılmak isteniyor. Parça-bütün ilişkisi kurulmuş, mecaz-ı mürsel yapılmıştır. 4. KİNAYE Bir sözcüğün ya da sözün hem gerçek hem de mecaz anlamını düşündürecek biçimde birlikte kullanılmasıdır. Asıl geçerli olan mecaz anlamdır. Ey benim sarı tamburam Sen ne için inilersin İçim oyuk, derdim büyük Ben onun’çün inilerim Üçüncü dizedeki “içim oyuk” sözü hem gerçek Tamburun içi yoktur, hem de mecaz acılı,dertli anlamlarıyla kullanıldığı için kinaye sanatı yapılmıştır. O adamın, her zaman kapısı açıktır. Burada, “kapısı açıktır” hem gerçek hem gerçekten açıktır hem mecaz adamın konuksever olması anlamda kullanıldığı için kinaye sanatı yapılmıştır. Nereden çıktı bu cenaze? Ölen kim? Bu kaçıncı bahçe gördüm tarumar Bu dizelerde şairin bozulmuş bahçeler görmüş olması tabiidir. Mecaz anlamı ise şairin birçok kimse öldükten sonra yuvalarının dağılmış olması görmesidir. 5. TEŞHİS Kişileştirme ve İntak Konuşturma İnsan dışındaki varlıklara ya da kavramlara insan kişiliği kazandırma sanatına kişileştirme teşhis denir. İnsanın konuşma yetisinin başka varlıklara aktarılmasına da intak konuşturma sanatı denir. Bu iki sanat genellikle birlikte kullanılır. Her “kişileştirme” de konuşturma olmayabilir, fakat her “konuşturma” da mutlaka “kişileştirme” vardır. Özellikle fabllarda, hayvan öykülerinde masallarda sık sık bu sanata başvurulur. Bulutlar gözyaşı döktüler.Teşhis aynı zamanda kapalı istiare Bu cümlede “bulutlar” insanlara özgü bir nitelik olan “gözyaşı dökme” özelliği ile tanıtıldığı için kişileştirme sanatı yapılmıştır. 6. TARİZ İğneleme, söz dokundurma Söylenen sözün ya da kavramın, gerçek ya da mecaz anlamı dışında tamamen tersini anlatma sanatıdır. Bir başka deyişle, birini küçük düşürmek onunla alay etmek ya da iğnelemek için sözün ters söyleyerek amacımızı belirtmedir. Örneğin; randevusuna geç kalmış kişiye “Aman ne kadar erken geldiniz” diyerek onu iğnelemiş oluruz. Bir kişinin tembelliğini anlamak için de “ Bu ne çalışkanlık! Dersek “tariz” yapmış oluruz. “Bu ne kudret ki elifbayı okur ezberden” Eşref Ters Öğüt Destanı Bir yetim görünce döktür dişini, Bozmaya çabala halkın işini Günde yüz adamın vur ser leşini Bir yaralı sarmak için yeltenme Her nereye gidersen eyle talanı Öyle yap ki ağlatasın güleni Bir saatte ki ağlatasın güleni El bir doğru söylerse inanma Huzun Bu dörtlükte şair, okuyucuya öğüt veriyor. Yetim hakkını yiyen, halkın işini bozan, çevresini kırıp geçiren, kimseye yardım etmeyen birisini öğütlüyor. Ancak, dikkat edilirse şairin asıl amacı bunların tam tersinin doğru olacağını anlatmaktır. Şair, bu dörtlükte söylenenlerin tersini anlatmak istiyor. B ANLAMLA İLGİLİ SANATLAR Bir sözcüğün ya da birbiriyle anlam ilişkisi bulunan sözcüklerin gerçek anlamlarıyla yapılan sanatlar, bu bölümde ele alınmıştır. 1. TENASÜP uyum, uygunluk Anlamca birbirine uygun, birbiriyle ilişkili sözcüklerin bir arada kullanılması sanatıdır. Divan edebiyatında sıkça, Halk edebiyatında da seyrek başvurulan bir söz sanatıdır. Yine bahar geldi, bülbül sesinden Sada verip seslendi mi yaylalar Çevre yanın lale sümbül bürümüş Gelin olup süslendin mi yaylalar Bu dörtlükte kullanılan “bülbül, sada seslenme”, “bahar, bülbül, lale, sümbül” “gelin olma süslenme” sözcükleri anlamca birbiriyle ilgili olduğundan tenasüp sanatı yapılmıştır. Deli eder insanı bu dünya Bu gece, bu yıldızlar, bu koku Bu tepeden tırnağa çiçek açmış ağaçlar Bu dizelerde de altı çizili sözcüklerle anlamca ıl… kurularak tenasüp yapılmıştır. 2. TEVRİYE Çift gerçek anlamlı, Bir sözcüğün bir beyitte, bir cümlede, birden çok gerçek anlamı sezdirecek biçimde ve yakın anlamdan çok uzak anlamı kastedilerek kullanılmasıdır. Bir başka deyişle sesteş sözcüklerin birden çok anlamıyla kullanılmasına “tevriye” denir. Gül yağını eller sürünür, çatlasa bülbül Bu dizede geçen “el” sözcüğü hem “organ adı” hem de “kalıcı kalan” anlamında kullanıldığı için tevriyelidir. Tevriyede de kimi zaman sözcüğün yakın anlamı söylenip uzak anlamı da anlatılabilir. Havada yaprağa döndürdü rüzgar beni Bu dizede “rüzgar” sözcüğü “yel” ve “zaman” anlamında kullanarak “zaman” kavramı kasdedilmiştir. Bu kadar şetafet çünkü sende var. Beyaz gerdanında bir de ben gerek Bu beyitteki “ben” sözcüğü, hem “deri üzerindeki siyah noktacık iz” hem de söyleyen kişinin yerini tutan “ben” zamiri anlamlarına gelebilecek biçimde kullanıldığı için tevriye ayrılan yönü ise kinayede uzat anlamın mecazı olarak kullanılmasıdır. Tevriyede ise, yakın ve uzak anlam da gerçek anlamlıdır. Bana Tahir Efendi kelp demiş İttifatı bu sözde zahirdir Maliki mezhebim benim zira İtikadımca kelp tahirdir. Burada “tahir” sözcüğü tevriyelidir. Hem Tarih Efendi, hem de “tahir” sözcüğü “temiz” anlamında kullanılmıştır. Şair, asıl Tahir Efendi’yi kastetmiştir. 3. TECAHÜL-İ ARİF Bilmezlikten Gelme Bilinen bir gerçeği, bir nükteye, espri, ince anlamlı şaka söz dayanarak bilmiyormuş gibi söyleme sanatıdır. Sanatçı gerçek sebebi hayali ve güzel bir nedene bağlar. Ey Şuh! Nedima ile bir seyrin işittik. Tenhaca varıp Göksu’ya işret var içinde İşret yiyip içme Şair Nedim. Göksu’da sevgilisiyle yiyip içtiğini, eğlendiğini bildiği halde bilmiyormuş gibi görünerek Tecahül-i Arif sanatını yapmaktadır. Gökyüzünün başka rengi de varmış Geç fark ettim taşın sert olduğunu Su insanı boğar, ateş yakarmış Her geçen günün bir dert olduğunu İnsan bu yaşa gelince anlarmış Bu dizelerde; taşın sert olduğu, ateşin yakacağı ve suyun boğacağı bilindi halde şairin bunların anlaşılması için “bu yaş” ı otuz beş yaşını şart koşması, bildiği halde bilmezlikten gelmesidir. 4. HÜSN-İ TALİL Güzel şeyler düşünelim diye Yemyeşil oluvermiş ağaçlar Ağaçların yeşil oluşu, doğal bir olgudur. Ancak bu dizelerde şair, ağaçların yeşil oluşunu insanlara güzel şeyler düşündürmesi nedenine bağlamıştır. Birçok gidenin her biri memnun ki yerinden/ Birçok senler geçti dönen yok seferinden Ölenlerin dünyaya dönmeyişini yerlerinden memnun olmalarına bağlıyor Gül-i ruhsarına karşı gözümden kanlı akar su Habibim fasi-ı güldür bu akarsular bulunmaz mı Gul-i ruhsar gül yanaklı faslmevsim Bahar mevsiminde gül mevsimi suların bulanık akması doğaldır. Ancak şair, suların bulanık akmasını, sevgilinin aşkıyla döktüğü kanlı gözyaşlarının sulara karışıp, onları bulandırması nedenine bağlamaktadır. Bu nedenle “hüsn-i talil” sanatı yapılmıştır. Salındı bağçaya girdi Çiçekler selama durdu Mor menekşe boyun eğdi, Gül kızardı hicabından Güllerin kırmızı olması bir doğa olayıdır; ancak şair sevgilinin güzelliği karşısında güllerin utancından kıpkırmızı olduğuna bağlıyor. Saksında ruhumun bütün yası var. Derdimle soluyor açılan gonca. Bu dizelerde, goncanın solması doğal bir olay olduğu halde, şair bunu goncanın yaslı olduğu, dert çekmesi nedenine bağlıyor. Bununla da “hüsn-i talil” yapmış oluyor. Ey sevgili sen bu ilden gideli Yaprak döktü ağaçlar, coştu gökyüzü Bu dizelerde şair, ağaçların yapraklarını dökmesi doğal olduğu halde, bunun nedenini sevgilisinin gitmesine bağlayarak “hüsn-i talil” sanatı yapıyor. 5. TEZAT Zıtlık, karşıtlık Anlamı güçlendirmek için karşıt kavramların özellikleri bir arada kullanılır. Zıt kavramlardan birinin gerçek, diğerinin ise mecaz anlamda kullanılmaktır. Neden böyle düşman görünürsünüz Yıllar yılı dost bildiğim aynalar? Şair bu dizelerde “dost” ve “düşman” karşıt sözcüklerini bir arada kullanarak anlamı daha da güçlendirmiş böylece “tezat” sanatı yapılmıştır. Ağlarım hatıra geldikçe gülüştüklerimiz Bu dizede “ağlamak” ve “gülmek” karşıt sözcükleriyle “tezat” sanatı yapılmıştır. Güvenme varlığa zenginlik düşersin darlığa fakirlik Çın çın ötüyor sessizlik Bu dizede de “sessizlik” ve “çın çın ötmek” karşıt sözleriyle “tezat” sanatı yapılmıştır. 6. LEFF -Ü NEŞR Açma ve Yayma Birkaç şeyi söyledikten sonra, onlarla ilgili kavramları bir cümle ya da manzumede belli düzenlerle sıra gözeterek anlatma sanatıdır. Kısacası, dizelerde ya da yazıda bir tür söz simetrisi yapmaktır. Bahçıvan güller ekmiş Dikeniyle bahçeye Burada bahçıvan 2. dizedeki bahçe ile ilgilidir. Gül sözcüğü de 2. dizedeki diken ile ilgilidir. Dolayısıyla bir leff-ü neşr sanatı yapılmıştır. Buy-i gül taktir olunmuş, nazın işlenmiş ucu Biri olmuş hoy birisi dest-mal olmuş sana Buy-i gul Gül kokusu; Hoy Ter, Dest-mal Mendil Bu beyitte, birinci dizedeki “buy-i gül”, ikinci dizedeki “hoyter” ile yine birinci dizedeki “destmal mendil” ile ilgi kurulmuştur. “Gül kokusu” ter “naz”da “ucu işlenmiş mendil” olarak düşünülmüştür. Böylece “leff-ü Neşr” sanatı yapılmıştır. İlk bakışta tenasüp sanatına benzerse de şekil kullanış bakımından farklıdır. Tenasüpte sözcükler gelişi güzel sıralanır. Leff-ü Neşrde birbirine denk düşürülen sözcükler belli bir sıraya göre düzenlenir. Baran değil, şafak değil, ebr-i seher değil Göz yaşıdır, ciğer kanıdır. Dud-i ahtır. 7. TELMİH Çağrışım, anıştırma Herkesçe bilinen geçmişteki bir olayı, efsaneyi, çağrıştırma, anımsatma sanatıdır. Bi sözün telmih olduğunu anlayabilmek için, çağrıştırılan olay, durum ve kişi hakkında bir bilgiye sahip olmalıyız. VefasızAslı’ya yol gösteren bu Kerem’in sazına cevap veren bu Kuruyan gözlere yaş gösteren bu Sızmadı toprağa çoban çeşmesi Bu dörtlükte şair, “Aslı ve Kerem” sözleriyle ünlü “Kerem ve Aslı” adlı aşk hikayesini çağrıştırmaktadır. Seretti hava üzre denir taht-ı Süleyman Ol saltanatın yeller eser şimdi yerinde Bu beyitte de “taht-ı Süleyman” sözü ile gösteriş ve saltanatlarıyla ünlü Süleyman peygamber çağrıştırılıyor. Gökyüzünde İsa ile Tur dağında Musa ile Elindeki ki asa ile Çağırayım Mevlam seni Yunus Emre bu dörtlüğünde de göğe çıkış inancını, Tur Dağı’nda Tanrı ile konuştuğu inancını ve asa ile gösterdiği mucizeleri telmih etmiştir. Ey dost senin yoluna Canım vereyim Mevla Aşkını komayayın Od’a gireyim Mevla Bu dizelerde “Od’a gireyim” sözü ile Peygamberin ateşe atılma olayı anlatılıyor. 8. MÜBALAĞA Abartma Bir varlığı, olayı ya da düşünceyi olduğundan çük daha büyük ya da küçük gösterme sanatıdır. Mübalağa, günlük yaşamda sıkça başvurulan bir anlatım yoludur. Mizah gülmece yazarları, insanları kusurlu yanlarını belli bir abartma ölçüsüyle ortaya koyarlar. Sekizimiz odun çeker Dokuzumuz ateş yakar Kaz kaldırmış başın bakar Kırk gün oldu kaynatırım kaynamaz. Kaygusuz Abdal’ın bu dörtlüğünde, sekiz kişinin ateş yakmasına karşın kazın pişmeyişi abartmalı bir biçimde anlatılarak mübalağa sanatı yapılmaktadır. 9. TEKRİR Tekrar, Yineleme Söze güç kazandırmak için, belli sözcüklerin düzyazıda ya da şiirde yineleme sanatıdır. Vur, aşkın ve Hak’kın zaferi için Vur, senden bak dünya bunu istiyor; Bu dizelerde, “Vur” sözcükleri yinelenerek “vurmak” eylemi anlamca güçlendirilmiş, tekrir sanatı yapılmıştır. Dedim inci nedir dedi dişimdir Dedim kalem nedir dedi kaşımdır Dedim on beş nedir dedi yaşımdır Dedim daha var mı dedi ki yok yok Bu dizelerde “dedim, dedi” sözcükleriyle teknir sanatı yapılmıştır. Kaldırımlar ıstırap çekenlerin annesi Kaldırımlar içimde yaşamış bir insandır Kaldırımlar duyurur sükun içinde seni Kaldırımlar içimde uzayan bir lisandır. 10. NİDA seslenme Söze söyleyişle nazım ve nesirde coşku katmak için ünlem görevli sözcükleri sıkça kullanmaktır. İlk bakışta tekrir sanatına benziyor. İşlevsel olarak tamamen farklıdır. Nida ya yalnız ünlem ve seslenme sözcükleri kullanır. Tekrir de ise her sözcük kullanılabilir. Sen ey Kars’lar, Antep’ler, Erzurum’lar, Maraş’lar Dördünden bir ikisi şehit düşen kardaşlar Ey zeybekler, seymenler, dadaşlar diyarı hey! 11. İSTİFHAM Soru sanatı Duygu ve düşüncelerin daha etkili olabilmesi için soru biçiminde anlatımdan yararlanma sanatıdır. Amaç soru sormak değil, okuyucunun dikkatini devamlı kılmaktır. İlk bakışta tecahül-i Arif sanatına benzerse de birbirinden apayrı sanattır. Beni candan usandırdı cefadan yar usanmaz mı Felekler yandı ahımdan muradım şemi yanmaz mı Benim de mi düşüncelerim olacaktı Ben de mi böyle uykusuz kalacaktım, Sessiz, sedasız mı olacaktım böyle? 12. RÜCU Cayma, dönme, vazgeçme Önceden söylenen sözden cayma ya da birbiriyle çelişir görünen düşünceleri ileri sürmektir. Rücu sanatına önceki söylenenlerden vazgeçmek anlamı yoktur, tersine önceki söylenenleri geliştirme amacı vardır. Erbab-ı teşaür çoğalıp şair azaldı Yok öyle değil şairin ancak adı kaldı Erbab-ı Teşaür Şiirle uğraşanlar Ferda senin, dedim beni alkışladın Senin değil ferda sana vediadır. emanet 13. TERDİD Beklenmezlik Bir olayı, bir düşünceyi beklenmedik bir biçimde sonuçlandırarak okuyucuyu şaşırtmayı amaçlayan bir sanattır. Dişin mi ağrıyor? Çek kurtul Başınmı ağrıyor? Bir çeyreğe iki aspirin Verem misin? Üzülme onunda çaresi var Ölür gidersin! 14. KAT’I Kesiş Anlamın daha da etkili olması için sözü yarıda kesme sanatıdır. Gün, öylesine güzel ki! Öylesine güzel ki dünya Yaşadıkça Akşam öylesine güzel ki! Öylesine güzel ki akşamda ay Ayda kadın… 15. SEHL-İ MÜMTENİ İlk bakışta kolay gibi görünen, ama benzeri söylenmeye çalıştığı zaman ne kadar güç olduğu anlaşılan yalın anlatımlara denir. Ete kemiğe büründüm Yunus diye göründüm Beni bende demen bende değilim Bir ben vardır bende benden içeri 16. AKİS Cümle ya da dizedeki söz sırasının bir öncekinin tersi olarak düzenlenip tekrarlama sanatıdır. Yaşamak için yemeli Yemek için yaşamamalı İzmrin denizi kız, kızı deniz Sokakları hem kız, hem deniz kokar… C SÖZLE İLGİLİ SANATLAR Sözcüğün yapısına, söylenişine ve yazılışına dayanarak yapılan sanatlar şunlardır 1. CİNAS Seslen aynı, anlamları farklı sözleri bir arada kullanma sanatıdır. Yani sesteş sözcüklerin ayrı ayrı anlamlarda kullanılmasıdır. Cinaslı sözcükler daha çok manilerde kullanılır. Al beni, ele beni Kül edip ele beni. Seveceksen kendin sev Sevdirme ele beni. “Beni kül edip elekte ele” ve “Beni ele başkasına sevdirme.” diyerek ele sözcüğünü iki ayrı anlamda kullanarak cinas yapmıştır. Her nefeste eyledik yüz bin günah Bir günaha etmedik hiçbir gün ah Bu beyitte “günah ve gün ah” sözcükleri cinaslıdır. Hey oynayan yavrular Ağaçta kuş yavrular Ellerin derdi biter Benim derdim yavrular Bu dörtlükte “yavrular” sözcüğü, 1. dizede gerçekten “yavru”, 2. dizede “kuşun yavrulaması”, 4. dizede “derdin çoğalması” anlamında kullanılarak cinas sanatı yapılmıştır. 2. ALİTERASYON ses ve hece yinelemesi Düzyazıda ya da manzumede, bazı ses ya da hecelerin tekrarıyla ses güzelliği yaratmadır. Kargayı kuzgunun kovardı kondurmazdı Bu cümlede, “k” sesinin tekrarlarıyla bir ses güzelliği meydana getirilmiştir. Karşı yatan karlı kara dağlar, kararıptır, otu bitmez. Bu cümlede de , “kar” hecelerinin yinelenmesiyle aliterasyon yapılmıştır. 3. SECİ İç Uyak Düzyazı cümleleri içinde ya da sonlarında yapılan uyaklara seci denir. Divan edebiyatının süslü düzyazı örneklerinde secilere bolca rastlanır. Alimsin, ilmine gayet yok. Kadirsin kudretine nihayet yok. Sinan Paşa Bu cümlelerde, “gayet” ve “nihayet” sözcükleri iç uyak “yok” sözcükleri de rediftir. Dedim Beratımın mazmunu ne içün süret bulmaz? Dediler Zevaiddir, husulü, mümkün olmaz Fuzulî Bu cümlelerde geçen “bulmaz” ve “olmaz” sözcüklerinde seci iç uyak vardır. Öyle olacak dünya kişiye hoşdar olur; Uçtan uca gül ü gülzar olur. At ölür meydan kalır, yiğit ölür şan kalır 4. İRSAL-I MESEL Örnekleme Şiir ya da düzyazıda, konuya uygun düşen ata sözlerinin kullanılmasıdır. Böylece düşüncenin daha da inandırıcı olması sağlanır. Dünyada ahrete gidip gelmemek Olmasa iktiza eder ölmemek “Balık baştan kokar”, bunu bilmemek Seyrani gafilin ahmaklığından Bu dörtlükte, 3. dizede “balık baştan kokar”, atasözü dörtlüğe uygun biçimde söylenmiş ve irsal-i Mesel sanatı yapılmıştır.
Edebiyat Şiir Ünitesi Konu….Lise 10. Sınıf Edebiyat Dersi Tüm Kitabın Cevaplari..Söz Sanatları, Edebi 2018-yükseköğreti̇m Kurumlari Sinavi Li̇sans Programlari-puan Türleri̇ sekme sayfası – ŞİİRDE TEMA, KONU VE ANA FİKİR – Blogger.PDF Yazınsal Metin ve Metin Çevirilerinde sınıf türkçe söz sanatları – Materiały Eğitim – Sınıf Türkçe Söz Sanatları Yaprak Test – Dayalı Söz Sanatları – Edebiyat ve Dil.PDF 2014-2015 Ögretim Dönemi Türk Edebiyatı. Edebiyat Şiir Ünitesi Konu…. Tema. Bir şiirde kafiye, nazım birimi, nazım türü, söz sanatları vb. gibi birimler arasında anlamsal ve yapısal bağlantının kurulması maksadı ile sık sık tekrar edilen ve iletinin verildiği özlü düşünceye “tema”denir. Şiirlerde tema şiirin özünü oluşturur. Tema çoğunlukla bir duyguya işaret eder. Şiirler. A Mecaza Dayalı Söz Sanatları 1. Mecaz. Bir sözcüğün ya da sözün gerçek anlamından sıyrılarak yeni bir anlama gelecek şekilde kullanılmasına mecaz denir. Mecaz genellikle anlatımı daha etkili bir duruma getirmek, anlatıma canlılık katmak amacıyla yapılır. Mecaz anlamlı sözcükler duygu ve hayale zenginlik katar. Lise 10. Sınıf Edebiyat Dersi Tüm Kitabın Cevaplari. Sınıf Türk Edebiyatı Konu Tarama Testi- Söz Sanatları şiirde imge Test 8 1. Hilmi diyor ki annem Çiçek işlemeli bir lambaydı Karartma gecelerinde Sen de denizleri anlıyor muydun?. Şiirde söz dizimini ve söyleyişi basitleştirmiş, ölçü ve uyağı kaldırmışlardır. Bunun nedenini bildirilerinde şöyle ifade etmişlerdir "Sıfatlar kalkacak çünkü bu yolla çıp- lak kalan isim, asıl rengini koruyacaktır , zarflar kalkacak- tir çünkü zarf cümleye tedirgin edici bir ton birliği verir. . Bu sayfamızda siz değerli takipçilerimiz için Edebiyat Şiir Ünitesi Konu Anlatımı,Ders Notları PDF İNDİR üzerine bir paylaşım yazacağız. Sizde eğer bize ve tüm eğitim camiasına yardımcı olmak adına hazırladığınız yazılıları-notları-soruları-videoları paylaşmak isterseniz mail adresinden bize. Söz sanatları Türk edebiyatının bütün dönemlerinde, farklı baskınlıklarda, kullanılmaktadır. Bu kapsamda yaygı olarak kullanılan söz sanatlarına ait örnekler aşağıda sıralanmıştır. – Cennet kadar güzel ülkemiz. Teşbih – Şakaklarıma karlar yağdı. İstiare – Vapur, Karşıyaka'ya yanaştı. Mecazı Mürsel – Şu karşımda duran, taş bağırlı dağ mısın?. Kelimelerden yeni manalar inşa ederken bazı söz sanatlarından faydalanır. Şiirde kullanılan belli başlı söz sanatları şu şekildedir 1 Teşbih Aralarında çeşitli yönlerden benzerlik bulunan gerçek ya da mecaz iki kavram ya da varlıktan zayıf olanı güçlü olana benzetmeye teşbih adı verilir. PDF 2018-yükseköğreti̇m Kurumlari Sinavi Li̇sans Programlari-puan Türleri̇ Tablosu. İşte bu mecazlı kullanışlar, edebiyatta edebî sanatları meydana getirmiştir. Edebiyatta kullanılan pek çok söz sanatı vardır. Bunarların çoğu benzetmeye dayalıdır. Mecazlar; benzetme, eğriteleme istiare, kişileştirme teşhis ve intak, ve mecazı mürsel düz değişmece başlıkları altında incelenir. Şiir Dili İmge konu anlatımı, Şiir Dili İmge ornekleri ve konu anlatım videoları en zor konularda, yapamyorum diye pes ettiğiniz durumlarda sizi destekleyen Tonguç Akademi'de!. 9. Sınıf Söz Sanatları. Paylaş Paylaş Bernatas tarafından. Beğen. İçeriği Düzenle. Katıştır. Daha fazla. Giriş gereklidir. Tema. Yazı tip -leri Giriş gereklidir. Yeni sekme sayfası – MSN. Şaraptan söz eden şiir tarzı, hamriyye, bu şâirlerle ortaya çık mıştır. Daha hicretin ilk yüzyılında şiirde bu tarz yerleşti. Hicâz'da, içkiyle zevk u safâ âdeti hedonism gelişti XIV. yüzyıl Anado lu'sunda işret meclislerinde Hicâz musikî ekolü anılır. Bu akımın temsilcisi Hassan b. Sâbit, Hîra. Sınıf Edebiyat Dersi Tüm Kitabın Cevaplari SAYFA 10 ödevi 1- B… -söz sanatları ve mazmunlar kullanılmıştır…. Şiirde söz sanatlarının az kullanılmasının sebebi şairin üslubu yanında işlenen tema ile de şiirin amacı sanat yapmak değildir. TEST – 8 Cümlede Anlam – 4 TEST – 9 Cümlede Anlam – 5 TEST – 10 Paragrafta Anlatım Biçimleri, Düşünceyi Geliştirme Yolları – 1 TEST – 11 Paragrafta Anlatım Biçimleri, Düşünceyi Geliştirme Yolları – 2 TEST – 12 Paragrafta Anlatım Biçimleri, Düşünceyi Geliştirme Yolları – 3 TEST – 13 Paragrafta Yapı – 1. EDEBİYATÖDEVİ ŞİİRDE TEMA, KONU VE ANA FİKİR – Blogger. Edebi Sanatlar – Söz Sanatları A MECAZA DAYALI SÖZ SANATLARI. Mecaz Değişmece Mecaz-ı Mürsel Ad Aktarması, Düz Değişmece Teşbih Benzetme İstiare Eğretileme / Deyim Aktarmaları İrsâl-i Mesel; Kinaye Değinmece Tariz Dokundurma, İğneleme B ANLAMA DAYALI SÖZ SANATLARI. Tezat Karşıtlık Mugâleta-i Maneviyye. Microsoft Edge Başlangıç sayfanıza hoş geldiniz Kişiselleştirilmiş haber akışınız için bir başlık seçin. Şiirde söz konusu olan oğlan sevdiği kızı bekleyişi yönüyle kervanları bekleyen Yusuf'a benzetilir. Necatigil, Yusuf ile ilgili bir diğer kıssayı, "Yusuf u Züleyha. PDF Yazınsal Metin ve Metin Çevirilerinde Göstergelerin. A Şekerdir leblerin, incidir dişin, Cevherdir gözlerin, hilaldir kaşın. B Cep delik cepken delik. Kol delik mintan delik. C Söylerken o sözleri yüzü kızardı. Hem hazzeder ah hem kızardı. D Ne nergis, ne leylak, ne lale ne gül; Hepsiyle dolu bir selesin güzel. E Yabancı yolların üstünde ağladım, koştum. Fotoğraf SÖZ Fotoğraf ve Video SÖZ Fransız Dili ve Edebiyatı DİL Fransızca Öğretmenliği DİL Gastronomi Yüksekokul SÖZ Gastronomi Fakülte SÖZ Gastronomi ve Mutfak Sanatları Fakülte SÖZ Gastronomi ve Mutfak Sanatları Yüksekokul SÖZ Gayrimenkul Gelitirme ve Yönetimi Fakülte EA. Edebiyat Soruları PDF I Türk Dili ve Edebiyatı I 2021 – 2022 çalışma kağıdı, yazılıda çıkabilecek soruları sizler için derledik. Edebiyat Soruları Şiir ile İlgili Kavramlardan Gelebilecek Sorular cümlelerde boş bırakılan yerlere uygun sözcükleri yazınız. 5 sınıf türkçe söz sanatları – Materiały dydaktyczne. » Yukarıdaki videoda konuşma söz sanatı ndan yararlanılarak ekmekler, karşılıklı atıştırılmış ve konuşturulmuştur. » Akşam rüzgârları der ki Ali'ye "Gözler ileriye, gönül geriye…" Sanki köydekiler görünsün diye Tepeler alçalır, dereler dolar! Bu dörtlükte "rüzgârlar" önce kişileştirilmiş, daha sonra da konuşturulmuştur. Şiirde kullanılan belli başlı söz sanatları şu şekildedir 1 Teşbih Aralarında çeşitli yönlerden… Read More. 170000 Hakkında Bilgi 9. sınıf edebiyat dersi söz sanatları, Edebiyat, hüsn-i talil sanatı ve örnekleri, intak sanatı ve örnekleri, istiare sanatı ve örnekleri, mecaz-ı mürsel, mübalağa sanatı ve. Vaf Eğitim – Video. Söz Sanatları Edebi Sanatlar – Mecaz – Teşbih – Kinaye * – TYT AYT 2022 YKS 2022 Uzaktan Eğitim Sınavlara Uzaktan Eğitim ile hazırlanın kazanın Anasayfa. 5. Bu cümledeki söz sanatının benzeri aşağıdakilerden hangisinde vardır? Deprem sonrası oluşan kalabalıkta iğne atsan yere düşmezdi. BKelebeğin neşesi gözlerinden okunuyordu. CSon yağan yağmur en çok tarlalara fayda sağladı. DKolonyanın kokusu evin içini sarmıştı. Bugünkü konumuz gülmek. Gülmek kolay mı, zor mu. 9. Sınıf Türkçe Söz Sanatları Yaprak Test – BilbulTV. TDK, 2005 Görüldüğü gibi yukarıdaki sözcüklerin sözlükte tek karşılığı vardır ve bu kelimelerin başka anlamlara gelebilecek kullanımı yoktur. Çok anlamlı. 5sınıf. Söz Sanatları Testi – 5. Sınıf Türkçe Yarışma Soruları – ZÇGŞCP – OMUTÜY seslerinden cümle kurma çalışması – Söz Sanatları Şiir Çevirisi ve Fransızcadaki Söz Sanatlarının Türkçeye Aktarımı. Mecaza Dayalı Söz Sanatları – Edebiyat ve Dil. edatı Gibi. 3. Benzetme yönü Kuvvetli. Çocuk. Bunlardan benzeyen ve benzetilen aslî unsurlardır. *Kar gibi beyaz ekmeği vardı. *Yanmış bir tavan gibi çöken akşamın altında. Dinleriz, haykırarak kaçışan kargaları. Teşbih-i Beliğ Yalın Teşbih Sadece kendisine benzeyen ve benzetilenden oluşan. Publishing platform for digital magazines, interactive publications and online catalogs. Convert documents to beautiful publications and share them worldwide. Title AYT Edebiyat Planlı Ders Föyü, Author Fatih, Length 498 pages, Published 2019-07-10. Ikindi namazının farzının kılınışı Memleket isterim şiirinin konusu Şiirde Tema, İbrahim Turhan is a free online ecyclopedia and is the largest and most popular general reference work on the internet.. Search for tabakhaneye bok yetiştirmek in the English version of Wikipedia. PDF 2014-2015 Ögretim Dönemi Türk Edebiyatı. Şayet bir şiirde anlam zaafı olmayıp söz ve ses uyumu varsa, böyle şiirlerin,"tavr, tarz, edâ, hüsn-i ta'bir" kelimeleriyle ifade edilen üslûbu "latîf, şirin, hoş, hoş-eda. Şiirde söz konusu olan, düş yolu ile imgeleme erişmek, onun içerisinde salt bir özgürlük düşüncesi ile hiçbir şeyin ve durumun etkisinde kalmadan içinden geldiği gibi yazmaktır. Aragon'a göre, gerçeküstücülük, şaşırtıcı imgelerin sürekli denetimsiz kullanılmasıdır. HZ 4 İKS-1 AYT-2022. AMASYA / TAŞOVA / Şehit Bekir Özdemir Anadolu İmam Hatip Lisesi. DERSLERE GÖRE BAŞARI ANALİZİ GÖRE BAŞARI ANALİZİ.
'9 sınıf edebiyat' için 10000+ sonuç Roman Bulmaca 9. sınıf Dünya Tarihi Edebiyat Türk Destanları Grup sıralaması 9. sınıf 10. Sınıf 11. Sinif Edebiyat Divan Edebiyatı Eşleştir 9. sınıf 10. Sınıf 11. Sinif Edebiyat yazar eser yazar eser edebiyat Kelime avı 9. sınıf 10. Sınıf 11. Sinif Edebiyat Yazım Kuralları - 2 Doğru veya yanlış İlköğretim 3. sınıf 4. sınıf ortaokul 5. sinif 6. sinif 7. sinif 8. sinif Orta öğretim 9. sınıf 10. Sınıf 11. Sinif Edebiyat Türk Dili Türkçe Karışık yazar eser Bulmaca 9. sınıf 10. Sınıf 11. Sinif Üniversite Edebiyat Oyun sosyal çalışmalar Hikaye Eksik kelime Orta öğretim 9. sınıf 10. Sınıf 11. Sinif Üniversite Edebiyat Türk Dili
Bu dersimizde; Türk Dili ve Edebiyatının ilk ve temel konularından olan Güzel Sanatlar ve Edebiyat konusu incelenecektir. Bu konunun tam olarak anlaşılabilmesi ve sınavlarda başarılı olabilmek için yaklaşık sadece 4 saatinizi teorik çalışmaya ayırmanızı öneriyorum. Bu başlık altında yapılacak incelemede bir çok yeni tanımla karşılaşacaksınız. Güzel Sanatlar ve Edebiyat konusu ile ilgili olarak dikkat etmeniz gereken bir husus daha vardır. Aşağıda yer alan kavram bağlamı sizin mevcut ders müfredatından farklı olsa da ancak sitemizin anlatımımız daha kapsayıcı olduğunu konu anlatımımız tamamlandığında Güzel Sanatlar ve Edebiyat konusu ile ilgili olarak aşağıda yer alan sorulara cevap bulmanız hedeflenmektedirGüzel sanatlar nelerdir? Güzel sanatların sınıflandırılması nasıl gerçekleşmektedir? Edebiyatın güzel sanatlar içindeki yeri nedir?Edebiyatın insan hayatındaki yeri nedir?Edebiyatın diğer bilimler ile ilişkisi nedir?Edebiyatın dil ile ilişkisi nasıl açıklanır?Edebiyatın kültür ile ilişkisi nasıl tanımlanır?Metin nedir? Edebi Metin nedir? Metnin özellikleri nelerdir? Metinlerin sınıflandırılma şekilleri nelerdir? Metinler arasındaki farklar nelerdir?Edebi metinlerin özellikleri nelerdir?Edebi metinler nelerdir? Edebi metinler nasıl sınıflandırılır? Güzel Sanatlar ve Edebiyat konusunun kavram bağlamı ve alt başlıkları aşağıda yer almaktadır. Başlıklar altında hızlıca geçiş yapabilir dilediğiniz konuya geçerek çalışmalarınıza devam İçeriği1 Güzel Sanatlarda Edebiyatın Sanatın Sanatın Sanat-Zanaat Güzel Sanatların Plastik Fonetik Dramatik Güzel Sanatların Sanat Eseri ve Başlıca Güzel Güzel Sanatların İnsan Hayatındaki Yeri ve Sanat ve Sanatçı Edebiyatın Güzel Sanatlar İçerisindeki Yeri2 Edebiyatın Bilimlerle Edebiyat ve Tarih Edebiyat ve Sosyoloji Edebiyat ve Psikoloji Edebiyat ve Felsefe Edebiyat ile Bilim ve Teknik İlişkisi3 Dilin İnsan ve Toplum Hayatındaki Yeri ve Dil, İnsan ve İletişim Dilin Saussure’deki Dil-Söz Dilin Tarihî ve Sosyal Dil ve Kültür Dil, Edebiyat ve Kültür Konuşma Dili ve Yazı Konuşma Dili ve Yazı Dili Arasındaki Dilin Kullanımındaki Farklılıklar4 Metnin Tanımı ve Metinlerin Metinler Arasındaki Farklar5 Edebi Edebi Metnin Tanımı ve Edebî Metinlerin Coşku ve Heyecanı Dile Getiren Metinler Şiir Olay Çevresinde Oluşan Edebi MetinlerGüzel Sanatlarda Edebiyatın YeriSanatın DoğuşuSanatın nasıl doğduğu kesin olarak bilinmemekle beraber resim, heykel, barınak ve dokuma gibi etkinlikleri sanat olarak kabul ettiğimiz zaman, tarihte sanat ve sanatçının bulunmadığı toplum yoktur. İnsanlar, ilk çağlardan bu yana evreni, kendisini, olay ve olguları algılama ve algıladıklarını diğer insanlarla paylaşma ihtiyacı hissetmiştir. Bunun için her dönemde farklı yollar ve yöntemler geliştirmiştir. Duygu, düşünce, heyecan, istek ve beklentilerini sanat yapıtlarıyla ortaya koymuşlardır, ilk insanların duygularının resim diliyle ifadesi olarak sanat, ilkel toplumlarda mağara duvarlarında yer TanımıSanatın tarihi çok eski olduğu için değişik dönemlerde değişik sanat tanımları ortaya çıkmıştır. İnsanlık tarihi boyunca pek çok kişi sanatı kendine göre tanımlamıştır. Bu tanımların ortak noktalarından yola çıkılarak şöyle bir tanım yapılabilir Sanat, insanların, kendileri ve doğa karşısındaki duygu ve düşüncelerini çizgi, renk, biçim, ses, söz ve ritim gibi unsurlarla güzel ve etkili bir biçimde ve kişisel bir üslupla ifade etmesidir. Bir başka tanıma göre ise sanat; bir duygu, tasarı ya da güzelliğin anlatımında kullanılan yöntemlerin tümü ve bu anlatım sonucu ortaya çıkan üstün yaratıcılıktır. Yani insan yaratıcılığının, yeteneklerinin ve düş gücünün; mimari, resim, heykel, tiyatro, müzik ve edebiyat gibi çeşitli ürünlerle ortaya tarihçiler, sanatçı veya estetik bilimi ile uğraşanlar sanatı değişik biçimlerde tanımlamışlardır. Ünlü sanat tarihçisi Herbert Read “Sanat, güzellik duygusunun maddeye yansımasıdır.” der. Benette Groce “Sanat bir anlatım aracıdır ve temeli sezgiye dayanır.” der. Eflatun Platon, sanatı bir I kopyayı tekrar kopya etmek, imgeyi tekrar imgelemek olarak tanımlamış ve sanatın bir yansıtma olduğunu Farkıİnsanların, duygu ve düşüncelerini ses, çizgi ve renklerle ortaya koymaya; başlamasıyla sanat eserleri de oluşmaya başlamıştır. Her sanat eseri, insanla ya da insanla ilişkili bir şeyle ilgilidir; belli bir varlığı anlatır, ondan bir ke- sit ortaya koyar. İnsanların çeşitli ihtiyaçlarını karşılamak amacıyla yaptıkları i dokumacılık, aşçılık, marangozluk, kunduracılık ve duvarcılık gibi etkinliklere zanaat adı verilmiştir. Bu etkinliklere endüstriyel sanatlar da denmiştir. Burada söz konusu olan, maddi ihtiyaçların karşılanmasıdır. Sanat ise hoş ve güzel etki oluşturmak amacıyla yapılan etkinliklerin bütünüdür. Bu amaçla yapılan ekinliklere zamanla güzel sanatlar denmeye Sanatların SınıflandırılmasıEdebiyat, müzik, resim, heykel, mimarlık, tiyatro vb. insanda coşku ve hayranlık uyandıran sanatlar güzel sanatlar olarak adlandırılır. Her sanatçının kendini ifade ediş şekli farklıdır. Bu; resim, müzik, heykel, sinema, tiyatro, şiir şeklinde olabilir. Sanatçılar sesle, sözle, çizgiyle, renkle, taşla, ahşapla ve benzeri malzemelerle duygu ve düşüncelerini ifade eder. Bu iletişimde kullanılan malzemeye göre farklı sanat alanları ortaya sanatlar, geleneksel sınıflandırma ve modern sınıflandırma olmak üzere iki şekilde sınıflandırılırGeleneksel sınıflandırmada güzel sanatlar, sanatçının kullandığı malzemeye ve sanat eserlerinin seslendiği duyu organlarına göre üç ana başlıkta SanatlarMaddeye biçim veren sanatlardır. Göze hitap ettiği için görsel sanatlar olarak da adlandırılır. Mimarî, resim, heykel, kabartma, seramik, minyatür, hat, tezhip, ebru vb. sanatlar bu gruba girer. Bu sanatlar durağandır; zamanın tek bir anını, tek bir duyguyu SanatlarSes ve söze biçim veren sanatlardır. Kulağa hitap ettiği için görsel sanatlar olarak da adlandırılır. Edebiyat ve müzik gibi sanatlar fonetik sanatlardır. Bu sanatlar sürekli olduğu için zamanın değişik anlarını, farklı duygu ve düşünceleri SanatlarHarekete biçim veren sanatlardır. İnsanın, eyleme dönüşmüş ifadelerle kendini veya bir olayı, bir olguyu anlattığı sanatlardır. Ritmik sanatlar olarak da adlandırılır. Tiyatro, pandomim, opera, müzikal oyun, bale, kukla gibi sahne sanatları, sinema, gölge oyunu gibi türleri bu sanatlara örnek olarak sınıflandırmada ise güzel sanatlar, nitelik ve teknikleri göz önünde bulundurularak Sanatlarıİki boyutlu sanat çalışmaları yani bir eni ve bir boyu olan kâğıt veya tuval üzerine, bir duvar ya da kumaş üzerine uygulanan sanatlardır resim ve türleri yağlı boya, sulu boya, baskı sanatları vb., duvar resmi, minyatür, karikatür, fotoğraf, süsleme Hacim SanatlarıÜç boyutlu sanat çalışmalarıdır heykel, seramik, kabartma, anıtlar Mekan Sanatlarıİç ya da dış mekânı kapsayan ya da düzenleyen sanat dallarıdır mimari, çevre düzenlemesi, mekâna ilişkin tüm tasarım Dil SanatlarıEdebiyat ve yazı türlerini kapsayan sanatlardır roman, öykü, şiir, deneme, anı, günlük, gezi yazısı, tiyatro metni, film senaryosu Ses SanatlarıMüzik ve müziğin bütün türlerini kapsayan sanatlardır halk müziği, klasik müzik, tasavvuf müziği, arabesk müzik, popüler müzik SanatlarMaddeye biçim veren sanatlardır. Göze hitap ettiği için görsel sanatlar olarak da adlandırılır. Mimarî, resim, heykel, kabartma, seramik, minyatür, hat, tezhip, ebru vb. sanatlar bu gruba girer. Bu sanatlar durağandır; zamanın tek bir anını, tek bir duyguyu SanatlarSes ve söze biçim veren sanatlardır. Kulağa hitap ettiği için ritmik sanatlar olarak da adlandırılır. Edebiyat ve müzik gibi sanatlar fonetik sanatlardır. Bu sanatlar sürekli olduğu için zamanın değişik anlarını, farklı duygu ve düşünceleri SanatlarHarekete biçim veren sanatlardır, insanın, eyleme dönüşmüş ifadelerle kendini veya bir olayı, bir olguyu anlattığı sanatlardır. Ritmik, sanatlar olarak da adlandırılır. Tiyatro, pandomim, opera, müzikal oyun, bale, kukla gibi sahne sanatları, sinema, gölge oyunu gibi türleri bu sanatlara örnek olarak Sanatlarıİnsanın sadece beden hareketleriyle anlatım gücü kazanan sanatlardır bale, dans türleri, halk dansları, pandomim Sanatlar İnsanın bir eylemle kendini veya bir olayı, bir olguyu anlattığı sanatlardır tiyatro, opera, müzikal oyun, kukla, gölge oyunu, sinema Sanatların ÖzellikleriGüzel sanatların temeli olan başlıca nitelikler güzellik, etkileyicilik, öğreticilik, evrensellik ve Güzellik estetik, sanatın en önemli niteliğidir. Ancak her dönemin, her toplumun, her bölgenin kendine özgü bir güzellik anlayışı Sanat, estetik yaşantı oluşturmak için gerekli dürtüleri yaratma becerisi olarak görülmektedir. Bu yüzden sanatın en önemli özelliklerinden biri de Tarihe baktığımızda sanatın eğitsel öğreticilik işlevine de tanık oluruz. Başta dinsel öğretiler, sanat aracılığıyla kitlelere Bir Yunan heykeli, bir Osmanlı mimarisi, bir Uzak Doğu resmi farklı anlayışların ürünleridir. Ama bu yapıtların her birinde ayrı bir güzellik, ayrı bir çekicilik buluruz. Bu, tüm insanlığa hitap eden bir güzelliktir. İşte bu nedenle evrensellik, sanatın en temel niteliklerinden Bir manzara ile o manzarayı konu alan resim arasında fark vardır. Biri olandır, diğeri olanı kişinin yorumuna, algısına, zevkine, anlatım biçimine ve içinde bulunduğu her türlü duruma göre değiştirerek yeniden ortaya koymadır. Yani sanat, doğanın olduğu gibi aktarımı değildir. Doğanın değiştirilmesiyle ortaya çıkar. Sanat bireysel bir üretimdir. Ortaya çıkan ürün, benzersizdir. Doğadaki kuş, böcek, şelale vb. sesler ile bir beste arasındaki fark, sanatçının yaratıcılığının Eseri ve Özellikleriİnsanlar tarafından ortaya konmuş, insanlarda estetik hazlar, heyecanlar ve tepkiler uyandırmayı amaçlayan yapıtlara sanat eseri denir. Sanat eseri, bir tasarım sonucu ortaya çıkar. Bir sanat eserinin temel işlevi, insanda estetik tepki doğurmasıdır. Dolayısıyla estetik tavır sonucu oluşan bir eserdir. Bir tiyatro oyunu, bir heykel, bir tablo, bir müzik parçası vb. birer sanat eseridir. Bu eserleri ortaya koyan kişilere sanatçı denir. Sanat eseri; sanatçı, sanat eseri ve sanat eserini anlayıp değerlendiren kişilerden meydana gelir. Her sanat eseri, belli bir varlığı anlatır, ondan bir kesit ortaya koyar. Bir resim, belli bir tabiat parçasının resmidir veya bir insanın tiyatro oyunu, belli olayların simgelenmesidir. Bir şiir ya da müzik parçası ya tabiattan ya da insan ruhundan, insan duygularından bir anlatımdır.– Sanat eserinin en önemli özelliği “biricik” olmasıdır.– Sanatçının özgün kişiliğinin ürünüdür.– Tek tip üretim olmadığından zanaat ve teknolojiden ayrılır.– Duyu organlarına hitap eden bir yapısı vardır.– Evrenseldir, tüm insanlığın ortak malıdır.– Kalıcıdır, geçmişten günümüze, günümüzden geleceğe Güzel SanatlarEdebiyatOlay, düşünce, duygu ve hayalleri dil aracılığı ile estetik bir şekilde nazım veya nesir yoluyla ifade etme sanatıdır. Okuyucuya estetik bir lezzet sunmayı amaçlamayan onu bir konuda aydınlatacak teknik bilgileri içeren yapıtlar bilimsel makale veya kitaplar, gazete haberleri vb. edebiyatın dışında değerlendirilir. Ayrıca edebiyat, sadece yazılı metinleri kapsamaz, bazı edebiyat eserleri sözlü ürünler olarak da ortaya biçim ve anlamlı titreşimler kazanmış hâlidir. Biçim ve titreşim içeren bir ses oluşumunun müzik olarak kabul görmesi için dinleyende duygulara yönelik etkileşim yapması esastır. Müzikte, belli bir ahengin ortaya çıkması için, farklı ses değerlerine sahip “nota”lardan yararlanılır. Müzik; dil ve ırk fark etmeksizin doğrudan duygulara hitap eden bir sanat dalı olduğundan, herkesin anlayabildiği en etkili dildir, insanın eğitim sürecinde müzik önemli yer tutmakta, duyuşsal ve bilişsel yönden onu ve düşüncelerin, herhangi bir yüzeye çizgi ve renklerle hatta günümüzde hemen her tür malzemenin de kullanılarak yansıtıldığı bir sanat dalıdır. Resim yapmakta kullanılan teknoloji; malzemeleri de geliştirmiş, bitki yağlarıyla elde edilen boyaların yerini, daha kalıcı, kullanımı daha kolay boyalar almıştır. Tarih boyunca duvarlara, taşa, tahtaya, deriye, metallere, kumaşlara, kâğıda, cama vb. malzemelere resim taş, maden, tahta gibi çeşitli malzemeyle temsil etme sanatıdır. Üç boyutlu yükseklik, genişlik, derinlik olan bu ürünler, heykeltıraşın duygularını yansıtır. Bu iş, kesim, biçimleme, kalıplama gibi özel tekniklerle hazırlanan çeşitli malzemeyle yapılır. Genellikle insan, hayvan ya da nesnelerin heykelleri yapılır. Taş ve ahşap gibi malzemelerden yontularak yapılabileceği gibi, kil, balmumu gibi ara malzemelerden modellenerek, bronz ve tunç gibi metallerden de dökülebilir. Heykel ve heykelciliğin tarihi eski zamanlara kadar uzanır. Kazılarda mermer, ağaç, taş, pişmiş toprak, metal gibi çok çeşitli malzemelerden yapılmış heykel ve heykelciklere yaşamasını kolaylaştırmak ve barınma, dinlenme, çalışma, eğlenme gibi eylemlerini sürdürebilmelerini sağlamak üzere gerekli mekânları, işlevsel gereksinmeleri ekonomik ve teknik olanaklarla bağdaştırarak estetik bir biçimde inşa etme sanatıdır. Mimari, insanlık tarihinin her döneminde önemini korumuş; dinî yapılardan saraylara ya da bir kentin dokusunu oluşturan basit konutlara kadar her türlü açık ve kapalı mekânı “hatt” sözcüğünden gelen ve yazı, çizgi, çığır, yol manalarına sahip olan “hat” kelimesi, terim olarak “Arap yazısını estetik ölçülere bağlı kalıp, güzel bir şekilde yazma sanatı hüsn-i hat” olarak açıklanmıştır. Bir süsleme sanatı olan hat sanatı ya da hüsn-ü hat veya kaligrafi, yazı sistemleri ve yazı öğeleri kullanılarak geliştirilen, sıklıkla dekoratif amaçla kullanılan bir görsel sanat türüdür. Hat sanatının kendini en çok belli ettiği yerler ince işlenmiş ve küçük boyutlu resimlere ve bu tür resim sanatına verilen addır. Daha çok; kâğıt, fildişi ve benzeri maddeler üzerine yapılmıştır. Kitapları resimlemek amacıyla yapıldığından boyutları küçük tutulmuştur. Minyatürün köklerinin Orta Asya’ya kadar uzandığı bilinmektedir. Yazma eserlerin süslemesinde ve konuların görüntü ile açıklanmasında “nakkaş” adı verilen ustaların eliyle büyük bir beceriyle ile süsleme anlamına gelen tezhip; Kur’an ayetleri, ferman ve berat gibi değerli evrak ve levhaların yüksek manevi değerini ifade etmek amacıyla gelişen bir sanat dalıdır. Tezhipte temel malzeme altın ya da boyadır. Altın, varak denilen, dövülerek inceltilmiş tabakalar hâlinde yoğunlaştırılmış su üzerine özel hazırlanmış boyalarla oluşturulan desenlerin kağıt üzerine geçirilmesi yoluyla yapılan bir süsleme sanatıdır. Özel yöntemlere sahip geleneksel bir süsleme sanatı olan “ebru” sözcüğüne köken olarak bulut anlamına gelen Farsça “ebr” sözcüğü gösterilmektedir. Bu sözcükten türetilen ve “bulut gibi” ya da “bulutumsu” anlamına gelen “ebri” sözcüğü Türkçede değişerek “ebru” biçimini oyuncuların sergilemesi amacıyla hazırlanmış gösteridir. Farklı bir şekilde duyguların ve olayların hareket ve konuşmalarla anlatılmasıdır. Tiyatro eseri, olayları oluş yoluyla gösterir. Bu yönüyle konuşma ve eyleme dayanan bir gösteri bir kavramı, bir düşünceyi, bir konuyu sesle desteklenen devinim- li resimler yardımıyla ortaya koyan sanat dalıdır. Sinema sanatı 20. yüzyılda gelişmiş, kendinden önce yaygınlık kazanmış bulunan edebiyat, resim, müzik gibi çeşitli sanat dallarına dayalı, büyük teknik beceri gerektiren karmaşık bir daha çok; tarihten, mitolojiden, efsanelerden veya güncel olaylardan alan, sözlerinin tümü veya birçoğu bestelenmiş, içinde görsel öğeler barındırabilen dans, dekor, kostüm, ışık vb. sahne sanatıdır. Bir orkestra veya müzik topluluğunun eşliğinde sunulan eserin yazılı metnine “libretto” adı verilir. Oyun süresinin çoğunu sözlü bölümler oluşturur. Sözler, konunun akışına göre belli başlı müzik türleri içinde ve duyguları müzik veya türlü eşyalar eşliğinde bazen dansla, bazen de gövde ve yüz hareketleriyle yansıtmayı amaçlayan sözsüz oyundur. Pandomimde sanatçı, yüz mimiklerini, el kol ve beden hareketlerini kullanarak temayı anlatmaya Sanatların İnsan Hayatındaki Yeri ve ÖnemiSanat, aklı ve duyguları yetkinleştiren, insan hayatının temelini oluşturan en önemli unsurlardan biridir. Sanata ilişkin üretimler bireyi güzelliğe, estetiğe, sevgiye ve hoşgörüye yönlendirerek bireyin ve toplumun çağdaş anlamda gelişimine ve toplumsal barışa katkıda sanatlar alanında ortaya konan eserler, insanları kötü duygulardan arındırarak onlara güzel duygular aşılar. Bunun yanı sıra içinde yaşadığı toplumun ve ulusun insanlarına bir kişilik ve yaşama bilinci aşılayarak birlik sağlar, insanların birbirine yaklaşmasına ortam ve Sanatçı İlişkisiİnsan etkinliği olan sanatın, insanlıkla yaşıt olduğu söylenebilir. Sanat, bir insan uğraşı olarak yine insanın kendini ifade etme yollarından biridir. Herkesin yapabileceği bayağı işler sanat eseri sayılmayacağı gibi, bunları ortaya koyanların da sanatçı olarak kabul edilmesi mümkün değildir. Bu yüzden bir yapıtın sanat eseri olabilmesi için, insan emeğinin ürünü olması, güzel olması ve biricik olması gerekmektedir. Yani sanat eseri her zaman tek, eşsiz ve benzersizdir. Kopya edilebilen ama asla tekrarlanamayan bir yapıya sahiptir. Sosyal yaşam, sanatçıyı ve sanat eserini; sanat eseri de toplumu etkiler. Sanatçı, çağının ve toplumunun özelliklerinden beslenir ve etkilenir, ortaya koyduğu eserlerle toplumu Güzel Sanatlar İçerisindeki YeriSanatın amacı, insanlarda güzel duygular uyandırmak, insan hayatını renklendirmek, güzelleştirmektir. Resim, tiyatro, sinema, şiir, müzik, roman ve öykünün olmadığı bir dünyada yaşadığımızı düşünürsek sanatın insan hayatı için ne kadar vazgeçilmez ve önemli olduğunu kendilerini, kişisel yeteneklerine göre farklı güzel sanatlarla ifade eder. İşte edebiyat bu güzel sanatların bir koludur. Sözde, yazıda, düşüncede, hayalde güzellik anlamına gelen edebiyat; dil ile gerçekleştirilen, malzemesi dil olan güzel sanat etkinliğidir. Duygu, düşünce ve hayaller dil ile anlatılır. Bu bakımdan dil güçlü bir iletişim aracıdır. Çağlar öncesinde ortaya konan sanat eserleri, dil sayesinde günümüze kadar varlığını Bilimlerle İlişkisiEdebiyat, insanı ve onun yaşamını konu edinen bir sanat olduğundan, insanı inceleyen bilim dallarıyla ilişki kurar, bu bilimlerden yararlanır. Dolayısıyla edebiyat alanında eser veren sanatçıya bu konuda hiçbir sınır konulmamıştır. Böylece sanatçı, eserini oluşturma sürecinde tarihten psikolojiye, felsefeden sosyolojiye birçok bilim dalının verilerini edebiyat sanatının kurmaca dünyası içinde kalarak ve Tarih İlişkisiEdebî eserlerde, tarihî bir konu, olay ya da kişilik işlenebilir. Edebî eser, bir tarih kitabı olmadığı için tarihe bilimsel yöntemlerle yaklaşmaz ve tarihî gerçekliği olduğu gibi, bire bir yansıtmaz. Ancak yansıttığı gerçekliğin tarihî gerçekliğe ters düşmemesi için tarihten yararlanması eserin inandırıcılığı bakımından önemlidir. Tarih romanlarının başarılı ismi Kemal Tahir ile ilgili olarak İsmet Bozdağ’ın aktardığı bilgi, bu düşünceyi destekler niteliktedir “Masasının üstünde 3000 sayfaya yakın not vardı. Kayı aşiretinin Asya göçünü, 13. yüzyıl Bizans’ını, Selçuklular’ını, Moğol’unu iyiden iyiye incelemiş, notlar almış, yapılan gravür ve resimleri görmüş, Anadolu Ahîlik teşkilatını dikkatle araştırmış; o çağ Asya ve Avrupa milletlerinin sosyal ve kültürel yapılarını gözden geçirmiş, saz şairlerinin hayatlarını okumuş, cönkler karıştırmış ve böylece masanın üstünü kaplayan 3000 sayfaya yakın not çıkarmış. Bütün bunlar, yazacağı yeni roman için.”Bir ulusun sözlü ve yazılı dil ürünlerini ve onların yazarlarını bilimsel bir yöntemle tarihî akış içinde inceleyen bilim dalına edebiyat tarihi denir. Edebiyat tarihi, bir ulusun geçmişteki düşünce yapısını, dünya anlayışını, kültür ve uygarlık birikimini yeni kuşaklara aktarır. Böylece kuşaklar arasında köprü kurarak yeni kuşakların daha iyiyi, doğruyu, güzeli bulmalarına yardımcı olur. Bizde Tanzimat Dönemi’ne kadar edebiyat tarihi, şairlerin hayat hikâyelerinin anlatıldığı tezkirelerden ve Sosyoloji İlişkisiEdebiyatın genel anlamda konusu, toplum içinde yaşayan bir varlık olan insandır. Dolayısıyla edebiyat ürünleri de insanı, insanın toplumsal yaşamda diğer insanlarla ilişkilerini ele alır. Bu nedenle edebiyat bir bakıma toplumun yansıtıldığı bir ayna sayılır. Edebiyatın bu yansıtmada yararlandığı bilim dalı ise sosyoloji yani toplum bilimidir. Bu yönüyle edebiyatın ve sosyolojinin konusu edebiyat ürünleri, sosyoloji bilimine kaynaklık edebilir çünkü bunlar insan ilişkileri açısından son derece zengin kaynaklardır. Örneğin, Hüseyin Rahmi Gürpınar’ın romanlarında yazarın yaşadığı dönemin sosyal yapısıyla karşılaşırız. Cumhuriyet öncesi İstanbul hayatını sosyekonomik yapısıyla tanımak isteyenler için Hüseyin Rahmi’nin romanları birer belge değeri taşır. Bazı edebiyatçılar, topluma yön vermeyi, sosyal fayda sağlamayı amaçlar. Böylece edebiyat toplumu etkiler ve sosyolojinin inceleme alanına girer. Örneğin; Ahmet Mithat’ın “Felatun Bey’le Rakım Efendi” adlı romanı, Batılılaşma karşısında toplumumuzun ve kültürümüzün nasıl etkilendiği meselesini, Recaizâde Mahmut’un “Araba Sevdası” adlı romanı, Batılılaşmayı yanlış anlayan züppe tipini, Halit Ziya’nın “Maî ve Siyah” adlı romanı da Servet-i Fünun sanatçılarını edebiyat ürünlerinden toplumsal yapıyı incelemek için yararlandıkları gibi edebiyatçılar da sosyal yapıyı tanımak için sosyolojinin verilerinden yararlanabilir. Böylece yapıtlarında, sosyal çevreye ait öğeleri daha başarılı biçimde yansıtmış ve Psikoloji İlişkisiİnsan bedeniyle ruhu arasındaki ilişkiyi, çelişki ve açmazları edebiyat ve psikoloji kadar inceleyen, onu birtakım kurallara dayandırma gayreti güden, insan ruhunun gizemli taraflarını, bilinçdışı alanlarını uzun ve ayrıntılı yolculuklarla tanımaya, karanlık noktalara ışık tutmaya çalışan üçüncü bir uğraş alanı yoktur. Bu gerçekten hareketle insanı psikolojik yapısı içinde ele alan edebiyat ürünleri, insanın ruh dünyasını bütün çıplaklığıyla ortaya koymaya çalışır. Özellikle bir romancının, kahramanlarını başarılı bir şekilde canlandırması her şeyden önce onların ruh dünyalarını iyi bilmesine, insan gerçekliğini psikolojik boyutuyla iyi tanımasına bağlıdır. Bu bağlamda bir yazarın psikoloji biliminden yararlanması kaçınılmazdır. Psikoloji ve edebiyatı ortak pay- dada buluşturan nokta, her ikisinin de insan doğasını irdeliyor olması; daha; açık bir ifadeyle gerek davranış gerekse zihinsel işleyişlerini inceleyerek insanın bütününe göndermelerde eserleri, yazarlarının yaşantılarını, duygularını olduğu gibi yansıtmasa da onlardan izler taşır. Dolayısıyla bu ürünlerde yazarın ruh dünyasından izler vardır. İnsanın ruh dünyasına ağırlık veren psikolojik eserler, değişik insanların ruh çözümlemelerini yapar; bu çözümlemeler, çevremizdeki insanları daha iyi anlamamıza yardımcı olur. Mehmet Rauf’un “Eylül”, Peyami Safa’nın “Dokuzuncu Hariciye Koğuşu” adlı romanı başarılı ruh çözümlemeleri içeren ve Felsefe İlişkisiFelsefe tarihine baktığımızda, pek çok filozofun aynı zamanda edebî bir tar- zı kullandıkları görülür, ilkçağ filozoflarından bazıları görüşlerini şiirler şeklin- I de dile getirmişler ve aynı zamanda ozan olmuşlardır. Platon, Augustine, Schopenhauer, Nietzsche aynı zamanda büyük ürünleri, okurda estetik haz uyandırmasının yanı sıra eğitsel ve aydınlatıcı bir işleve de sahiptir. Edebiyat ürünleri, bir düşünce eseri olmamak- i la birlikte kurmaca yapısının sınırları içinde felsefi düşüncelerden de yararlanabilir. Sartre’ın, Albert Camus’nun ve Kafka’nın romanları bu konuda akla ilk gelen örneklerdir. Edebiyatçıların kişisel ve sanatsal gelişiminde felsefe I kültürünün önemi yadsınamaz. Bu nedenle birçok edebiyatçının felsefenin uğraştığı konulara ilgi duyduğu, eserlerinde bu konuları işlediği ve hayatı çeşitli yönleriyle inceleyen bir düşünce sistemi olan felsefe, zaman zaman araç olarak edebiyatta da kullanılmıştır. Bazı edebiyat ürünlerinin arka planında felsefi düşünceler yatar. Ancak bu düşünceler, felsefi metin yalınlığıyla değil, değiştirilip dönüştürülerek estetik bir söylemle anlatılır. Edebiyat ve felsefenin anlatım aracı olarak kelimeleri kullanmaları, aynı dili kullanmaları anlamına gelmez. Çünkü edebiyat, bir sanat türüdür ve zevk içindir. Bundan dolayı da edebiyat ürünlerinde estetik bir söylem kullanılır. İnsan hayatı, onun varoluşu ve özgürlüğü gibi konular, felsefenin soyut diliyle anlaşılır kılınamaz. İşte bu durumda edebiyat devreye girer ve felsefeye I somutluk kazandırır. Edebiyat, bir anlatım aracı olarak felsefeye hizmet etmekte, felsefenin soyut ve kuru kavramsal diliyle anlatılamayanlar, edebiyat ile anlatabilmektedir. Yani edebiyat, sadece estetik bir heyecan uyandırmakla kalmayıp belli bir düşünceyi de ile Bilim ve Teknik Güzel Sanatlar ve Edebiyat konusunun ara başlıklarından olan edebiyatın bilimlerle ilişkisini bu başlık ile tamamlayarak diğer ana başlığa geçeceğiz. Bilim ve teknik, insan hayatını etkileyen, değiştiren, insan hayatına yön veren yenilikleri, gelişmeleri içerir. Bütün bu gelişmeler ve yenilikler, insanı ilgilendirdiği için doğal olarak edebiyat ürünlerinde yer alır. Bir toplumun bilim ve teknikteki seviyesini, yazılan edebî metinlere bakarak tahmin edebiliriz. Bilim ve teknikteki gelişmeler, edebiyatın gelişmesini de etkilemiştir. Örneğin, matbaanın bulunması, herkesin edebî eserlere ulaşımını kolaylaştırılmış, gazetenin çıkarılmasına zemin hazırlamış; bu da gazete çevresinde oluşan edebî metinlerin oluşumunu sağlamıştır. 20. yüzyılda fütürizm makineyi ve hızı sanata sokan edebiyat akımı akımına bağlı sanatçılar edebiyatı tamamıyla teknolojik gelişmelerin bir anlatım aracı olarak ürünlerinde insanı ilgilendiren birçok konu arasında bilim ve teknikle ilgili konulara da yer verildiği görülür. Bilim adamlarının hayat hikayelerini kurmaca bir dünya içinde sunan, bilimsel buluşların ve keşiflerin hikayesini; roman tadıyla veren eserler az değildir. Bunlar arasında öyle eserler vardır ki yakın ya da uzak geleceği öngörerek bilim adamlarına yol göstermiştir, Jules Verne’in romanları bu alandaki ilk örnekler olarak kabul İnsan ve Toplum Hayatındaki Yeri ve Güzel Sanatlar ve Edebiyat dersine dilin insan ve toplum hayatındaki yeri ve önemini inceleyerek devam İnsan ve İletişim İlişkisiDil bir iletişim aracıdır. Duygu, düşünce ve istekler dil ile aktarılır. Duygu ve I düşüncelerin aktarılmasında sözü söyleyen kişi kaynak, söylenen bir söz mesaj, iletilen sözü alan alıcı ve bir de iletişimin yapıldığı iletişim ortamı vardır. Bu düzeneğe iletişim sistemi denir. Bu yönüyle dil, en etkin bir iletişim düşünce ve duyguları bildirmeye yarayan ses, işaret ya da hareketlerin i bütünüdür. Dil, iletişimde yüklendiği işlevlere göre anlam ve ses değeri kazanır. Dil, toplumda yaşayan herkesin kullandığı sözlü bir araçtır; dolayısıyla herkesindir. Açık ve anlaşılırdır. Kullanıldığı yere göre değişik özellikler taşır. Kullanıldığı yere, zamana, kişiye, konuya göre değişir. Konuşulan kişiye göre farklı sözcükler Özellikleri– İnsanlar arasında anlaşmayı sağlayan doğal bir araçtır.– Kendi kanunları içinde yaşayan ve gelişen canlı bir varlıktır.– Milleti birleştiren, koruyan ve onun ortak malı olan sosyal bir kurumdur.– Seslerden örülmüş bir yapıdır.– Temeli bilinmeyen zamanlarda atılmış sözleşmeler sistemidir.– İnsanın varlık sahnesine çıkışıyla ortaya Dil-Söz AyrımıSaussure, dili sosyal bir olay olarak kabul eder ve şöyle der “Dil biliminin tek ve asıl konusu dildir.” Dili açıklarken işaret kavramından yola çıkar ve dilin işaretler sisteminden ibaret olduğunu söyler. Ona göre, bir dil işareti “kavram” ve “ses imajı”nın birleşmesinden ikinci olarak dil bilimi alanında dil ve söz ayrımını ortaya koymuş, bu iki kavramın farklarını göstermiştir. Sözün konuşmanın bireysel, dilin i ise topluma ait olduğunu yani toplumsal bir nitelik taşıdığını söylemiştir. Bir dil, konuşan kişinin kültür düzeyine göre farklılıklar gösterir. Bir kişinin bakkalda, alışverişte ya da sokakta konuştuğu dil ile resmî çevrelerde kullandığı dil farklıdır. Dil, bütün olarak o dili konuşanların konuşmalarının toplamından ibarettir. Teorilerinde konuşma ile dil arasındaki farklılıkları gösterdiği gibi konuşma ile dil arasında sıkı bir ilişkinin bulunduğuna da dikkat çekmiştir. Ona göre, dil ve konuşma iletişimin iki ayrı koludur. Bunlar, birbirleriyle sıkı bir birliktelik içindedir; biri diğeri için önemlidir. Dil için konuşma, konuşma için dil zaruridir. Saussure, dile göre konuşmanın daha eski olduğu dil ve söz arasında ayrım yapar ve dilin niteliklerini şöyle özetlerÇok karışık, nitelikli dil yetisi olgularının oluşturduğu bütün içinde dil, kesin çizgilerle ayırt edilebilecek bir konudur. Sözden ayrı olan dil ondan bağımsız biçimde incelenebilecek bir konudur. Artık ölü dilleri konuşmuyoruz ama onların dilsel düzenini pekala öğrenebiliriz. Dil de söz gibi somut niteliklidir. Bu da incelemeye büyük bir kolaylık sağlar. Dilsel göstergeler temelde anlık bir yanılsama olsa da birer soyutlama değildir. Toplumun onayladığı ve tümü dili oluşturan birleştirmeler, ulusal hafızada yer alan Tarihî ve Sosyal YönüDil, bireyler arasında ortak duygular, kanılar ve idealler oluşturarak ulusal birliği kurar. Bundan dolayı onun, bir toplumu millet yapan öğeler arasında çok önemli bir yeri vardır. Dil, din ve kültür bir ulusun en temel değerleridir ve bunların korunması dilin korunmasıyla mümkündür. Dil, milletlerin tarihine de ışık tutar. Her türlü tarihi ve sosyal olay dil sayesinde sonraki kuşaklara aktarılır. Milli birlik ve beraberlik de toplumu birbirine bağlayan dil ile sağlanmaktadır. Dil, sosyal yapının ve kültürün en önemli aynasıdır. Bu bakımdan dil, ulusları birbirinden ayıran en önemli özelliktir. Doğduğumuz yerin ses özelliklerini içeren dil, zihnimize ve gönlümüze işler. Çağlar boyu ortak kültür ürünleriyle iplik iplik dokunan ulusal benliği saklayıp ve Kültür İlişkisiKültür, bir milletin veya bir topluluğun tarihsel süreç içinde oluşturduğu her türlü ortak değerler bütünüdür. İnsanların yaşamış olduğu olaylar, edinmiş oldukları birikimler dile yansır. Dil bu yönüyle kültürün zenginleşmesine katkı sağlar. Destanlar, türküler, ninniler, halk hikâyeleri, masallar, efsaneler, fıkralar, atasözleri ve deyimler gibi pek çok kültürel değer birer dil ürünüdür. Dil, bu kültürel değerlerin korunmasını, kayıt altına alınmasını sağlar. Aynı dili kullanan toplumlar, ortak kültür değerleri ortaya koyarlar. Kültürel birikimler dil ile nesilden nesile aktarılır yani dilin, kültürün taşıyıcısı olma rolü vardır. Dil, kuşaklar arasındaki bir kültür köprüsüdür. Dildeki gelişmişlik, kültürdeki gelişmişliğin toplum bireyleri arasında duyuş düşünüş, davranış birliği kuran tüm değerleri içine alır. Halkın ortaklaşa ortaya koyduğu türlü değerler, gelenek ve görenekler, sanat varlıkları burada yer alır. Bir toplumun ahlak anlayışı, dünya görüşü, inançları da kültürün ögelerindendir. Ziya Gökalp, dili “kültürün temel unsuru” sayar. Dil, duygu ve düşüncenin kalıbıdır ve bunlar dil kalıbına dökülür. Böylelikle nesilden nesile aktarılır. Dil, kültürün temeli olduğuna göre bir milletin dil ile ifade ettiği sözlü ve yazılı her şey kültür kavramına girer. Her millet dilini ve kültürünü yüzyıllar boyunca yoğurur. Bu sırada, akan bir nehir gibi içinden geçtiği her topraktan bazı unsurları alır. Her gelişmiş milletin konuşma ve yazı dili, karşılaştığı medeniyetlerden alınma sözcük ve deyimlerle doludur. Bu bakımdan her milletin dili, o milletin çağlar boyunca yaşadığı tarihi adeta Edebiyat ve Kültür İlişkisiHer sanat dalının ifade tarzı farklıdır. Ressam renklerle, müzisyen seslerle, mimar ana maddesi toprak ve taş olan maddelerle sanatını ortaya koyar. Edebiyatın da ana malzemesi dildir. Dil sayesinde duygular, düşünceler, sevinçler, üzüntüler dile getirilir. Bu bakımdan dil olmadan edebiyat olmaz; dil edebiyatı, edebiyat da dili besler, geliştirir. Edebî eserler sayesinde dil gelişir, anlam zenginliği kazanır ve sözcük sayısı artar. Bu yönüyle dil “altın”a, şair ve yazarlar da bu altını işleyen “kuyumcu”ya benzer. Hikâyeler, romanlar, şiirler, tiyatro türündeki eserler dil ile diğer önemli bir yanı da ulusal birlik ve beraberliği sağlamasıdır. Aynı dili konuşan, aynı duygu düşünce ve zevkleri paylaşanlar, kederde ve kıvançta birlikte hareket ederler. Bir ulusun maddi ve manevi alanda ortaya koyduğu tüm eserler kültürü oluşturur. Edebiyat da kültürün içerisinde yer alan bir sanat İslâmiyet’ten önceki dönemde ortaya konmuş destanlar, koşuklar, sagular, savlar sayesinde biz o dönemin kültürünü, yaşam biçimini, inançlarını öğreniriz. Kaşgarlı Mahmut’un kaleme aldığı “Divanü Lügâti’t Türk” adlı yapıt, İslamiyet öncesi dönemde yaşayan Türklerle ilgili bilgiler içeren çok zengin bir kaynaktır. Eserinin sözlük bölümünde tanımladığı hemen her sözün, içinde geçtiği örnek cümleleri, şiirleri, atasözleri ve deyimleri vermeye özen gösteren Kaşgarlı Mahmut “Türklerin görgülerini, bilgilerini göstermek için söyledikleri şiirlerden örnekleri kitaba serpiştirdim. Sıkıntılı veya sevinçli günlerde yüksek düşüncelerle söylenmiş olan ve ilk söyleyenden sonra kuşaktan kuşağa aktarılan atasözlerini de kitaba aldım. Böylece kitap en üst düzeyde yetkinliğe ve mükemmel arılığa ulaştı.” diyerek örnekli bir sözlük yazmasının gerekçelerini de Dili ve Yazı DiliKonuşma dili, günlük hayatta diğer insanlarla iletişim kurmak için konuşurken kullandığımız dildir. Bu dil, doğal olduğu için konuşurken cümlemizin i kurallı olup olmadığına, kelimelerin doğru sıralanıp sıralanmadığına, söyle- ı yişin doğru olup olmadığına pek dikkat etmeyiz. Bu sebeple zaman içinde, bölgeden bölgeye değişen birtakım söyleyiş farklılıkları ve kelime farklılıkları ortaya çıkar. Bu farklılıkların tarihî süreç içinde, bölgelere göre geçirdiği j maceradan o dilin lehçeleri ortaya dili ise adından anlaşılacağı üzere yazıda kullanılan dildir. Dilde birliği, I anlaşma kolaylığını sağlamak için kullanılan kitap dilidir, kültür dilidir, edebî i dildir. Konuşma dilinin her bölgenin doğal, günlük dili olmasına karşılık ya- zı dili, okuma yazmada kullanılan ortak Dili ve Yazı Dili Arasındaki FarklarBir ülkede bir yazı dili varken birden fazla konuşma dili dili doğaldır, yazı dili yapma bir dilinde kurallar varken konuşma dilinde dilinin kullanım sahası, konuşma diline göre daha dili günlük hayatta farklılık gösterirken yazı dili Kullanımındaki FarklılıklarBilimsel eserlerde nesnel, açıklayıcı ve anlaşılır bir dil kullanılır. Kesin olanı ifade edecek bir yapı söz konusudur, bu yüzden bu tür eserlere duygular I katılmaz. Felsefi eserlerde kavramlar ve terimler ön plandadır. Günlük konuşmalarda ihtiyacı gidermeye yönelik bir dil kullanılır, en yalın bir biçimde istekler, duygu ve düşünceler dile getirilir. Edebî eserlerde etkileyici bir canlandırma gücü vardır. Burada dil en işlenmiş, en sistemli, en planlı şekliyle karşımıza çıkar. Dilin bütün olanaklarından yararlanılır, mecazlara, imgelere, i söz sanatlarına yer verilir. Her okuyan farklı şeyler anlayabilir çünkü bu eserlerde yoruma açık bir yapı söz Tanımı ve ÖzellikleriMetin, bir yazıyı biçim, anlatım ve noktalama özellikleriyle oluşturan sözcüklerin bütünüdür; dille değişik düzeylerde iletişim kurmanın aracıdır. Metnin niteliğini, anlatma ve anlaşmanın amacı belirler. Verilmek istenen mesaja göre metin oluşturulur. Bu mesaj, metnin türünü, boyutunu, anlatım biçimini ve dil özelliklerini belirler. Bu belirlemede hitap edilen kitlenin özellikleri de belirleyici bir unsurdur.– Metin, belirli bir iletişim bağlamında, bir ya da birden çok kişi tarafından sözlü ya da yazılı olarak üretilen anlamlı bir yapıdır.– Metin, dille çok farklı düzeylerde iletişimde bulunmak amacıyla cümlelerle oluşturulan anlatma ve anlaşma aracıdır.– Metnin oluşumunda sesten paragrafa dil birimleri kullanılır.– Metinde cümlelerin arka arkaya anlamsal bir bağlantı kurularak sıralanmasından paragraflar oluşur. Paragrafta bir ana fikir etrafında sıralanmış cümleler bulunur.– Metinde paragraflar, düşünce birimidir. Bir paragraftan diğerine geçerken dil, düşünce ve anlam birliği sağlanır.– Metinde paragraflar anlatılan konunun boyutuna göre uzunluk ya da kısalık gösterir. Paragrafların bir araya gelmesinden de bir metin makale, fıkra, söyleşi, deneme, hikâye, roman vb. oluşur.– Her metnin bir ana düşüncesi vardır. Metinde ana düşünceyi destekleyen yardımcı düşünceler paragraflarda dile getirilir. Ana düşünce metinde bir cümle olarak belirtilebileceği gibi yazının bütününden de çıkarılabilir.– Metin giriş, gelişme ve sonuç bölümlerinden temel iki ilişki ağı vardırBağlaşıklık Metni oluşturan sözcük ve cümlelerin dil bilgisi kurallarıyla birbirine bağlanmasına bağlaşıklık denir. Bir metinde; ek, kelime ve kelime grupları gibi dil öğelerinin dil bilgisi kurallarına uyularak yan yana getirilmesi, cümlelerin Metni meydana getiren parçalar arasındaki anlam ilişkisine bağdaşıklık adı verilir. Kelimelerin yeni bir anlam ifade etmek için yan yana gelerek oluşturdukları söz gruplarına bağdaştırma anlaşılabilir ve tutarlı olması bu ilişkiler ağının niteliği ile yakından ilgilidir. Her metin, ayrı bir yapıdır. Bir metni oluşturan bütün parçalar metnin tamamıyla bir anlam ve değer kazanır. Metni oluşturan parçalar arasındaki ilişki ağını belirlemek ve sorgulamak metnin amacını ortaya koymaya yardımcı olur. Bu nedenle bir metni oluşturan parçalar arasındaki ilişkiyi belirleme ve açıklama çok SınıflandırılmasıMetinler; gerçeklikle ilişkileri, işlevleri ve yazılış amaçları bakımından farklılıklar gösterir. Bu bakımdan metinler, sanat metinleri ve öğretici metinler olmak üzere ikiye Metinleri Sanatçıların duygu, düşünce ve hayallerini güzel ve etkili biçimde anlatması sonucu oluşan metinlerdir. Şiir, hikâye, roman, tiyatro bu tür metinlerden oluşan eserlerdir. ;Öğretici Metinler Okurları bir konu hakkında aydınlatmak, düşündürmek > ve onlara bazı bilgiler vermek amacıyla kaleme alınan metinlerdir. Makale, fıkra, deneme, eleştiri, söyleşi, anı, günlük türündeki eserler bu metinlerden i oluşan Arasındaki FarklarSanat metinlerinde yan anlam değeri taşıyan ve okuyucunun anlayışına, sezgisine bırakılan ifadelere yer verilir. Mecazlı ifadeler kullanılarak anlatıma çağrışım ve duygu değeri kazandırılır. Böylece okuyucunun yeni ve farklı anlamlar çıkarabilmesine ortam hazırlanır. Sanat metinlerinin, gerçeklerin sanatçının hayal, duygu ve düşünce dünyasında yeniden yorumlanması ve şekillenmesiyle meydana geldiği, bu metinlerde gerçekliğin dönüştürüldüğü unutulmamalıdır.– Sanat metinlerine edebî metinler de denir.– Bu metinlerde estetik ön plandadır.– Sezdirmek ve hissettirmek esastır.– Her okunduğunda yeniden yorumlanmaya açıktır.– Edebiyat biliminin içerisinde yer metinler ise bilgi vermek amacıyla yazılır. Günlük yaşamın gerçeklerini, tarihî olayları, felsefi düşünceleri ve bilimsel gerçekleri anlatan metinlerdir. Genelde kelimelerin temel anlamlarıyla oluşturulduğundan, bu metinler her okuyucuda aynı izlenimi bırakır. Bu metinlerde gerçekliğin dönüştürülmesi söz konusu değildir. Çünkü amaç, gerçeğin yeniden yorumlanması değil olduğu gibi anlatılmasıdır.– Öğretici metinlerde ifadeler açık ve nettir.– Her okunduğunda farklı MetinEdebi Metnin Tanımı ve Özellikleriİnsanların iç dünyasında zevk uyandırmak ve onları etkilemek için ortaya konulan yazılara edebî metin denir. İnsanda estetik duygular uyandıran, insanların duygu düşünce ve hayal dünyasını zenginleştiren dil ürünü eserlere edebî eser denir. Bu anlamda hikâyeler, romanlar, şiirler, tiyatro eserleri, masallar vb. birer edebî eserdir. İnsanlar çağlar boyunca, edebî eserlerle her mekânda ve zamanda anlatma, gösterme ve coşku ile dile getirme biçiminde kendilerini ifade etmişlerdir. Destan, hikâye, roman türleriyle anlatma biçimiyle; komedya, tragedya, dram, opera vb. tiyatro türleriyle gösterme biçimiyle; şiirle de coşku ve heyecanlarını aktarma biçimiyle duygularını dile getirmişlerdir.– Edebî metin, gerçek yaşamı bire bir anlatmayan, o yaşama alternatif, kurmaca olmadığı hâlde varmış gibi tasarlanmış, kurgulanmış bir dünyadır. Gerçek, sanatçının amaçladığı anlam kurgusu içinde değişikliğe uğrar.– Edebî metinlerde dil, bilgi aktarmak veya öğretmek amacıyla kullanılmaz. Sözcükler, günlük hayatta, herkesin bildiği, alışılmış anlamlarıyla değil; yazarın okuyucuya sunmak istediklerine göre yeni anlamlar yüklenir.– Edebî metin, yan anlam değeri bakımından zengindir. Metnin tek bir anlamı bulunmaz, okuyucunun bilgisi, görgüsü, psikolojik durumuna göre farklı farklı yorumlanır.– Edebî metnin soyut anlam boyutu vardır. Bu nedenle anlam yüzeyde ve görünür değil, derinde ve gizlidir.– Edebî metnin amacı, insanların güzel duygular kazanmalarını, zevk almalarını ve etkilenmelerini sağlamaktır.– Edebî metin; duygu, hayal ve hazza dayalıdır, özneldir, özgündür.– Edebî metinde dil, şiirsel poetik işlevde kullanılır.– Edebî metinde verilmek istenen mesaj, metinde yer alan kelimelerle, cümlelerle bütünleşmiştir. Bir edebî metinde kelimelerin yerlerini değiştirmek, bir kelime yerine başka bir kelime koymak mümkün değildir.– Edebî metinde, estetik, en önemli öge durumundadır.– Edebî metnin konusu; doğa ile ilişki hâlindeki en geniş anlamıyla duyan, düşünen, tasarlayan, yaşayan insandır.– Edebî metin, ait olduğu toplumun sosyal ve kültürel özelliklerini taşır. Örneğin Tanzimat sanatçısı Namık Kemal’in eserlerinde o devrin sanat anlayışını, aile, gelenek, görenek ve evlenme gibi konularını görebiliriz.– Edebî metinlerde; dönemin ilmi, felsefi, teknik ve sosyal alandaki verileri, siyasi tartışmaları kurmacanın olanaklarıyla işlenir.– Edebi metinde dile getirilen gerçeklik bir kişiye, yalnız bir olaya veya bir ana özgü değildir. Farklı dönemlerin, birçok olay ve kişinin bu yapı ve söyleyişte temsil edilmesi söz Metinlerin SınıflandırılmasıEdebî metinler kendi içerisinde, coşku ve heyecanı dile getiren metinler ve olay çevresinde oluşan edebî metinler olarak iki gruba ayrılırCoşku ve Heyecanı Dile Getiren Metinler ŞiirDuyguları, izlenimleri, coşkuları dilsel bir anlatım içinde ve özellikle dizeler hâlindeki ritimlerle, uyumlarla ve imgelerle açıklayan Çevresinde Oluşan Edebi MetinlerKurmacanın hayal ürünü imkânlarından yararlanılarak bir olay örgüsünün kişi, zaman, mekân gibi öğelere bağlı olarak anlatıldığı metinlerdir. Bu metinler;Anlatmaya bağlı edebî metinlerGöstermeye bağlı edebî metinlerolarak iki gruba ayrılır. Anlatmaya bağlı edebî metinler ve göstermeye bağlı edebî metinler arasındaki en büyük fark, birisinin anlatmaya ve okumaya; diğerinin ise göstermeye ve seyretmeye bağlı öğrencilerim; Güzel Sanatlar ve Edebiyat konu anlatımı şimdilik bu kadar. Güzel Sanatlar ve Edebiyat konusu hakkında tüm yanlış ve eksiklikleri lütfen iletişim formu ile bize bildirin. Şimdiden iyi çalışmalar. Bu konu ile ilgili test mi çözmek istiyorsunuz. Neden Türkçeci Mobil Uygulamasını denemiyorsunuz?Türkçeci mobil uygulaması hakkında daha geniş bilgi için buraya tıklayabilirsiniz.
edebiyat söz sanatları 9 sınıf örnekleri